Açılsın artık gözlerin

Hz. Ali efendimiz (k.v.) zamanında Basra valiliği de yapan Ebû Amr Osmân ibn-i Huneyf (v. 661), Ensâr’dan sabırlı, cesur, âdil; bir mübarek sahâbî. Resul-i ekrem hazretlerinden sadece bir hadis-i şerif nakletmiş, işte o kutlu sözler:

İki gözü görmeyen a’ma bir zat,  huzur-u saadete gelerek Peygamber Efendimiz’den (aleyhi ekmelittehaya) istirhamda bulundu: “Ya Resulallah! Sen Allah’a dua ediver de, Allah benim gözümün a’malığını, körlüğünü açsın, gözüm görsün. Benim körlüğüm, a’malığım gitsin. Dua et de gören bir insan olayım ne olur ya Resulallah!”

rahmetpeygamberi

Peygamber Efendimiz saadetle buyurdular ki:
Yoksa başka bir şeye mi dua etsem sana?… Bu haline dua etmesem de, a’malık konusunun dışında başka bir şeyle mi dua etsem? Nasıl istersin?”

Yani, “Allah seni cennetlik etsin, afiyet versin filan mı desem?.. (Aslında, O bize hakikatte neyi istemenin isabetli olacağını da öğretecek susup tâbi olmayı öğrenebilsek)

Dedi ki: “Ya Resulallah! Gözümün görmemeğe başlaması, a’malık bana çok ağır geldi. Sen benim gözümün açılmasını iste, ona dua et!”

Risaletpenah hazretleri buyurdu ki: “Madem öyle, git evine sonra abdest al sonra iki rekat namaz kıl! Sonra şöylece dua ediver:

hadis_metni

(Allàhümme inni es’elüke ve eteveccehü ileyke bi-nebiyyi muhammedin SAS, nebiyyir-rahmeh… Ya muhammedü inni eteveccehü ila rabbi bike en yekşifeli an basari… Allàhümme şeffi’hü fiyye ve şeffi’ni fi nefsi…)

Duayı okudum, manasını söyleyeyim, herhalde manasını merak ediyorsunuzdur:
(Allàhümme inni es’elüke) “Ey Allah’ım, ben senden istiyorum ki, (ve eteveccehü ileyke bi-nebiyyi muhammedin SAS, nebiyyir-rahmeh..) rahmet peygamberi olan Peygamberim Muhammed-i Mustafa’nın aşkına, hatırına senden istiyorum ve sana yöneldim. Onun hatırını öne sürerek sana yöneldim ya Rabbi!..”Sonra duanın öbür tarafında, evinde diyecek ki: (Ya muhammedü inni eteveccehü ila rabbi bike en yekşifeli an basari) “Ya Muhammed! Ben Rabbime senin adını öne sürerek, senin aşkını söyleyerek teveccüh ettim, yöneldim, yakardım. Gözümün körlüğünü gidermesi için seni öne sürdüm.” Sonra yine Allah’a yönelecek, diyecek ki:(Allàhümme şeffi’hü fiyye) “Ya Rabbi! Şu Muhammed-i Mustafa’nı benim hakkımda şefaatçi eyle… (ve şeffi’ni fi nefsi) Kendimi kendim hakkında şefaatçi olarak kabul eyle…”

Böyle demesini tavsiye etmiş Peygamber Efendimiz. Anladınız mı ne dediğini?.. Türkçe olarak yeniden söyleyeyim:
“Ya Rabbi! Ben senden habibin Muhammed-i Mustafa aşkına diliyor ve dileniyorum, sana rahmet peygamberi Muhammed-i Mustafa’nın adını öne sürerek teveccüh ediyorum, sana yöneliyorum. Ya Muhammed! Ben Rabbime senin adını söyleyerek teveccüh ediyorum, gözümün körlüğünü gidersin diye… Ya Rabbi! Bu Muhammed’ini benim için şefaatçi eyle, beni de kendim için şefaatçi eyle…

Dua bu… Böyle dua etmesini söylemiş. “Git evine, abdest al, iki rekat namaz kıl, bu sözleri söyle!” demiş.

Râvi diyor ki: “Adam Peygamber Efendimiz’in yanına, gözü gören bir kimse olarak, a’malığı gitmiş bir kimse olarak geri döndü.”

Allah’ın kudretine bakın, Resulallah’ın Allah indindeki kıymetine, şefaatine bakın; Resulallah aşkına dua edilince, Allah’ın nasıl kabul ettiğini anlayın!

Ey göz ve gönül aydınlığımız, ya biz kime gidelim ey Nebi, kimsesiz kaldık sana uzak bırakıldığımız çağlarda… kanadı kırık kuşlar gibi döner dururuz seni beklediğimiz mânâ kapında… ne olur bizim de can gözlerimizden gaflet perdelerini aç, kalplerimizi senin kalbinle aşina olacak ayarda tut, ömürlerimizi, hallerimizi, şahsiyetlerimizi daha dünyada senin yol ve gidişinle bir eyleyiver…

Gözünden perdeyi kaldır; mucize bir andır!
Ey çalgıcı akort et bıçaklarını, düşlerimiz kalındır