Sehl bin Abdullah Tüsterî şöyle anlatıyor:
Dayım Muhammed Sevvâr bana “Hâlikini zikrediyor musun?” dedi.
Ben, “O’nu nasıl zikredeyim?” diye sordum.
Dedi ki “Her gece yatağa girdiğin zaman sadece kalbinle üç defa
“Allahu maî, Allahû nazirî, Allahu şahidî” * de.
Üç gece dediğini yaptıktan sonra durumu kendisine haber verdim.
Bana bu seferde her gece yedi defa yedi defa söylememi emretti.
Bir çok defa yedi defa söyledikten sonra durumu yine kendisine bildirdim.
Bu sefer, her gece onbir defa söylememi emretti.
Ben de dediğini yaptım. Kalbimde bir tatlılık meydana geldi.
Böylece bir sene geçti. Sonra bana:
“Sana öğrettiğimi bırakma ve kabre kadar bu hal üzere devam et, Çünkü böyle bir zikir dünyada da ahirette de yarar sağlar” dedi.
Ben yıllarca bu zikre devam ettim ve bunun hazzını ruhumda duydum. Bir müddet sonra bana dedi ki:
“Allah kiminle olursa onun nâziri ve şâhididir. O kişi Allah’a isyan etmez. Allah ile olan, O’na nazar eden, O’nun ilahi tecellilerini müşahede eden kimse, hiç O’na asî olabilir mi? Sen, sen ol da Allah’a asî olmamaya bak!”
Merhaba
Öncelikle muhabbet ve selâmlar… Ellerinize sağlık.
“Dervişim sen çek çileyi” başlıklı ilâhinin ikinci kıtasında üçüncü mısrâdaki kelime “sâkin” değil, “sâkit” olmalı galiba… “Suskun” mânâsında… Nitekim kâfiye bunu gerektiriyor ve dördüncü mısrâdaki anlam da bunu işâret ediyor. Düzeltmenizi ricâ ederim.
Selâmlar…
Elleriniz dert görmesin.Rabbim bizi böyle güzelliklerle her zaman beraber kılsın.Eksikliğini göstermesin.Amin