İşidin ey yârenler,
Hani Rabbin Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini izhar etmişti de kendilerini kendilerine tanık tutarak ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ (demişti de) onlar: ‘Evet (Rabbimizsin), şahid olduk’ demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: ‘Biz bundan habersizdik’ dememeniz içindir. [A’râf:172]
Ben derd-i aşkı söylemesem, başka dert olur…
– Anlaşılan gene dertlisin dedem?
– Gam halk-ı cihânındır, dert ki aşk derdi her dâim ziyade olmaklığını niyaz ettiğimiz
– Sevgi meselesi yani?
– Fark vardır aşk ile arasında; sevgi ile aşk arasındaki fark hâkimiyet derecesiyle ölçülür. İnsan, gönlündeki hâle hâkim olabiliyorsa buna sevgi denir. Ama gönlündeki hâl insana hâkim ise onun adı aşk olur. Sevgide irade vardır ama aşkta irade elden gider.
– Peki sevgimiz nasıl aşk olacak?
– Bir can anlar ki; varlık Allah’a aittir. Gerisi hep hayal ve düşten ibarettir.Bugüne dek bildiğim, bulduğum ve sahip olduğum herşey gerçekte O’ndan ibaret imiş. Zannı, hakikate yönelince sevgisi de aşk oluverir erenler. Hem ârifler demişlerdir ki: Kalp, iman, ibadet, zikir, fikir ve sevgiyle uyanır, asli sâfiyetine kavuşursa, Hazret-i insanlığını idrak ederse, Yaratıcısına ruhu ve bütün zerreleriyle verdiği sözü hatırlar, fıtratına konmuş aşk-ı Mevla’yı tadar, her şeyin O’na şahitlik yaptığını görür, kainatla hemaheng olup O’nu anmaya, adını sayıklamaya başlar.
– “Verdiği sözü hatırlar” derken neyi kastettiniz?
– Allah, dünyada hiçbir şey yok iken, dünya diye bir şey de yok iken, bilinmeyi ve sevilmeyi isteyip de kainatı yaratmayı murad ettiğinde, önce ruhlarımızı yarattı ve onları bir araya toplayıp “Elestü bi–rabbikum (Ben sizin Rabbiniz değil miyim)?” diye sordu. Onlar da “Kalû: Belâ! (Evet, şüphesiz sen bizim Rabbimizsin, dediler.)
– Yani bu evet bir kabullenme, bir ikrar?
– Bu ikrar hususu, Cenâb-ı Hakk’ın yaratıcı olarak ilahlığını ve insanların da yaratılmış olarak kulluğunu kabullenmeyi ifade eden bir ahitleşmedir. Bunu kabul eden, ikrarında sadâkat gösterip kulluğunu hayâtı boyunca en güzel şekilde devâm ettirmekle vefâkârlık göstermiş olur. Çünkü bu vefâkârlık için sâdece ikrar yetmez. Bu kabullenişin doğurduğu bir takım aklî ve vicdânî yükler vardır. Bu da günlük hayatı kendi arzu ve heveslerine göre değil O’nun hoşnutluğu ölçüsüyle yaşamakla olur.
“Ey bülbül! Kara kış yüzünden ne vakte kadar feryâd edeceksin? Ey bülbül! Durmadan cefâdan bahsetmek revâ mıdır? Eğer gönlün, yârine gerçekten bağlı ise, gözünü aç da şükret; vefâdan bahset! Dikeni bırak, gülden bahset! Gülün sap ve köke âid sıfatlarından geç; onun zâtına bak! Şu fânî âlemle niçin bu kadar meşgulsün; yoksa varmak istediğin yer, ötelerin ötesi değil mi?” Hz. Pir Mevlana (ks)
– Hakka vefâ borcu nasıl ödenir ki?
– Hakk’a vefâ O’nun emirlerine riâyetle gerçekleşir. Çünkü yaratan, yaşatan ve kendisine her an muhtac olunan yegâne varlık O’dur. Bu cihetle ona olan muhabbet ve her nefeste onunla rabıtalı olabilmek husûsiyeti, kulluğun en yüce ufku ve vefâ borcudur.
– Aşıklar için dahası yok mudur bu vefanın?
Cânıma bir merhaba sundu ezelden çeşm-i yâr,
Öyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim!
Buyurmuş canlardan biri, aşığın piri: ruhlar âleminde yâr ile, sevgili ile, HAKK ile ilk karşılaşma ânında sevgili “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorup hepimizden “Elbette Rabbimizsin!” cevabını aldı ya, işte o ânı, yani bir soruyla bir cevaptan oluşan o ilk karşılaşma, o ilk tanışma ânını hatırlamaya çalışıyoruz.Sevgilinin o kısa hitabı, şair için kısacık bir `merhaba`dan ibaret.
– Sonra?
– Sonrası yok! Sadece merhaba. Hepsi o kadar!
– Şair bu kadarcık bir “merhaba” dan şikayet mi ediyor?
– Aslâ. Bu kadarını bile bir lütuf olarak görüyor. Dikkat edilirse, “… sundu” diyor. Sundu, yani lutf u ihsan eyledi de bir “merhaba” olsun dedi.
– Çeşm-i yar?
– Dikkat ediniz, sevgilinin dili değil, sevgilinin gözleri, bir tek bakışı sunuyor bu merhabayı. Yani lisan-ı kaal ile değil, lisan-ı hâl ile, gözleriyle, sadece bir bakışıyla biricik sevgilinin kendisi olduğuna/olacağına dair söz alıyor canlardan.
– Göz deyince gözyaşını, çeşm deyince çeşmeyi hatırlamamak mümkün mü…
– Sevgili, acep, sırf acıdığı için (rahmetinden) bir merhaba sunmuş olmasın âşıklara?
– Öyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim!
– Yani bezm-i elest’te bakışlarından tattığım o ezelî merhaba’dan sonra öyle sarhoş oldum ki… kendimi öyle kaybettim ki… varlığın, birliğin beni benden öylesine aldı ki… bir daha senden gayrısının farkına varmadım, senden gayrısına yönelmedim, senden gayrı kimseyi görmez, kimseyi duymaz, kimseyi bilmez oldum. Kimseyi, kendimi bile.
– Bu da vefânın aşıkçası olsa gerek…
– Evet, böyle bakınca ne kadar güzel oluyor yaşamak. İnsana yakışan, verdiği sözü hatırlamak, o söze sâdık kalmak.
– Okuyanları kaçırmadan 213 sayılık geleneğe vefa gösterip mestmp3ümüzü ikram etsek
– Lazım oldu anlatıldı; uzadıysa da söz sahibini bulur… Bu haftaki eserimiz merhum Ali Ulvi Kurucu üstadın ilahiyatı aşıkânesinden:
Mevlam sana ersem diye aşka düşen pervâneyim
Cemâlini görsem diye aşka düşen pervâneyim
Gözyaşlarım durmaz taşar, seller gibi çağlar coşar
Vuslat ümidiyle yaşar, aşka düşen pervâneyim
Kevni temâşâ eylerim, nevây-ı aşkı dinlerim
Sensiz cihânı neylerim, aşka düşen pervâneyim
kevni temaşa: varlık alemini seyre dalmak, kainata ibretle bakmak nevâ: ahenkli ses, güzel ve intizamlı sedâ, hâl
– Hem manasını kavramak, hem zevkine ermek için buyrun o halde
Allah’a vâsıl olmuş, yakîn olmuş kulların muhabbetleri, himmetleri üzerinize olsun. Nebiler, sıddıklar, şehitler, sâlihler sana yâr olsun. Üzerinde hakkı bulunan cümle zevât-ı kiram senden hoşnûd-u râzı olsun. Allah Teâlâ’nın rızası, rahmeti ve bereketi Resulullah Efendimiz (sav)’in muhabbet nazarı, şefaati daima sizlerin ve bizlerin üzerine olsun. Amin Ya Mûin…
Vakt-i şerif, Aleme bir bayram olan Cuma, ömür ve şahsiyetlerimiz,
ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola,
Aşkullah, Muhabbettullah, Marifetullah,
Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola
Şefaat û nebi cümlemize nasib ola efendim
Umalım ki Mevlam söylediklerimizi önce bize duyursun,
sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun. . .
Sözü çok olanın, yalanı dahi çok olur imiş;
Yüksek müsaadelerinizle
Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin,
Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da huzur bulasınız efendim
Allah-u Alem, bizleri ,verdiği sözü bir an bile aklından çıkarmayan kullardan eylesin inşallah.
Mevlam bizleri arif-i billah, aşık-ı sadık kullarından eylesin. Gönlünüzdeki aşk daim ve kaim olsun…