Biz senin, yüzünün göğe doğru çevirip yücelerden haber beklediğini biliyoruz, görüyoruz. İşte şimdi, seni, memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına, Kâbe’ye çevir. Siz de ey mü’minler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin. [Bakara, 144]
Mekke, kutsal belde… Yeryüzünde Allah’a ibadet için ilk mabedin inşa edildiği şehir. Daha sonra da bütün dünyada Allah önünde eğilen, secde eden mü’minlerin yöneldikleri kıble. Doğunun, batının, kuzeyin, güneyin kıblesi. Allah’ı arayan bütün yüzlerin döndüğü yön, O’na ulaştıran bütün yolların birleştiği nokta. Bütün şehirlerin anası.
Dünya gurbetindeki sılamız, sığınağımız; her yıl kendi varlığımızın dışından merkezine doğru yaptığımız yolculuğun kalbi!
Ka’be, dünya gurbetinde sılaya kavuşmanın sevincini bize yaşatan kutsal mekân. Gerçek sıladan bir esinti… Yeryüzündeki bütün gariplerin toplandığı, etrafında döndükleri, herkesin kendisini evinde hissettiği, kimsenin başkasına yabancı gözüyle bakamadığı yer!
Farkında olarak veya olmayarak bütün müminlerin kendilerini “suya girmiş balık gibi hissettikleri”, güven ve özgürlüğün tadına vardıkları, Allah’ın güvenli kıldığı evi!
İnsan, burada yeryüzüne gelişinin amacını tekrar tekrar anlamaya çalışır. Hacerül Esved’i selamlarken, Allah’a verdiği sözü tekrar hatırlar ve o sözü bağlı kalacağına dair yemini pekiştirir. Arafat’ta dünyaya ait bütün sıfat ve işaretlerden soyunmuş olarak, bir taraftan yeryüzüne geldiği ilk ânı, diğer taraftan ahiret hayatının başlangıcı olan mahşeri, hesap vermek için Allah’ın huzuruna çıkacağı mahşer ânını hatırlar.
Dünyanın dörtbir yerinden gelen türlü ırk ve renkten milyonlarca insan Mekke’de, Arafat’ta, Müzdelife ve Mina’da farkında olarak veya olmayarak, ortak bir vatana kavuşmanın sevincini paylaşır, mahalli kimlik ve aidiyetlerden sıyrılarak, kainatin ortak kimliğiyle, tevhid ile bütünleşir.
Her yıl milyonlarca mü’min kendi ülkelerinin, şehirlerinin, semtlerinin, evlerinin temsilcisi sıfatıyla burada Rahman’a misafir olurlar. Bu yolculuk sırasında kendileri Allah’ın evinin temizlik ve bereketiyle arındıkları, donandıkları gibi ülkelerine dönerken bu temizlik ve bereketi birlikte götürürler; Merkezin bağışı bütün çevreye yayılır ve her yıl tekrarlanan bu eylemle, İslam toplumunun tümü bu arınmaya katılmış olur.
İşte bu yüzden tarih boyunca, bütün müslüman hükümdarlar, sultanlar, idareciler, alimler, edipler bu kutsal şehri ve Allah’ın evine hizmet etmek, O’nun bereketini, güzelliklerini dile getirmek konusunda yarıştılar. Bir çok fotoğraf sanatçısı, bu kutsal toprakta gördüğü güzelliklere, başkalarının da görmesine aracı olmak istedi.
İşte, görenlerin gördükleri ve gönüllerden geçirdikleri ile “Başka Zaman Hacları” albümü
Ey her yıl kendi varlığımızın dışından merkezine doğru yaptığımız yolculuğun kalbinin Rabbi! ve Ey yeryüzündeki bütün gariplerin toplandığı, etrafında döndükleri, herkesin kendisini evinde hissettiği, kimsenin başkasına yabancı gözüyle bakamadığı yerin Rabbi! Farkında olarak veya olmayarak bütün müminlerin kendilerini “suya girmiş balık gibi hissettikleri”, güven ve özgürlüğün tadına vardıkları evin Rabbi, Ey Rabbimiz:
Tut elimden kaldır beni
Aşkın ile yandır beni
Haber gönder aldır beni
Derde derman ey sultanım
Yol yürürüm yollar çamur
Ha dolu yağmış ha yağmur
Sana varmak bana onur
Derde ferman ey sultanım
Yollarımı sana getir
Her sonucu sende bitir
Yiteceksem sende yitir
Derde derman ey sultanım
Aşkın ile kıl derbeder
Gönül bu derde sabreder
Aşktan gelen aşka gider
Derde derman ey sultanım
Yola düştüm yarda kaldım
Güle düştüm harda kaldım
Dile düştüm yarda kaldım
Dile ferman ey sultanım
Yollarımı sana getir
Her sonucu sende bitir
Yiteceksem sende yitir
Derde derman ey sultanım
Reblogged this on thesunrise133 and commented:
Tut elimden kaldır beni
Aşkın ile yandır beni
Haber gönder aldır beni
Derde derman ey sultanım
Sevgili Mekke’ye…
Semâsı altında fakiri gölgelendiren Ümmü’l Kurâ’ya…
Allah’ım Beyt-‘l-Haram nimetinden hayatta ve mematta mahrum eyleme bizleri ne olur…
zamanın ne kadar hızla evrildiğini müşahede ediyor insan. Fazla değil 100 yılda ne muazzam değişiklikler olmuş. Mekke-i Mükerreme’de Mübarek Kabe’nin dışında her şey değişmiş sanki. O zaman mı daha iyi imiş, şimdi mi iyi? diye bir soru takılıyor aklıma. Doğrusunu Allah bilir. vesselam…
Başka Zaman Hacları ‘na maşallah kokusu bereketi mübareğin evlerimizde taştı ALLAH cümlemizi Hac’dan eksik etmesin Hac cümlemize nasip olsun ALLAH aşkıyla inşallah
Aşık kara bakmaya Kar da aşığın gönlüne akmaya doyamaz
Yangın yeridir o gönül ALLAH ALLAH ALLAH
Eski zaman hacları ile şuan ki yapılan hac kıyaslamayı yapmayı yaşayanlara sormalı. Yolculuk zamanının kısalması, otel, yemek ve ibadetleri yapmada yaşanılan kolaylıkların faydasının olup olmadığı gibi.Tecrübelerden faydalanılmalı. Ama fotoğraflar yönünden değerlendirme yaparsak, böyle bir arşive sahip olmak harika olsa gerek.. Sitede kar yağıyor, kış mevsiminin ilk günü bugün. Hayırlı, bereketli bir kış mevsimi yaşarız inşallah. Kış mevsimi denilince aklıma annelerimiz sonbahar mevsiminden başlardı kışlık ceket, atkı hazırlığına. Annelerimizin yumak yapmasını kolaylaştırmak için kollarımıza takılan yün çilesini sağa sola çevirmek bizim için çile değil eğlenceydi. Anne sevgisi ile hazırlanmış, anne nakışı ,motifi ile işlenmiş bir kazak giyinmek gibisi var mı ? İnşallah bu yıl bol bol kar yağar , Kapımızın önüne gözleri kömürden, burnu havuçtan, şapkası, atkısı olan ve güneşin onu eritmesine aldırış etmeden daima gülümseyen bir kardan adam yaparız. Nerelere gittim yine…