Dert sahibine,
Ve Meleklerin de Arşın çevresinde dönerek Rablerini övgü ile andıklarını görürsün… [Zümer, 75]
Neler olur neler bize, andığımız zaman seni
Yanar yanar kavruluruz, andığımız zaman seni
Döner döner savruluruz, andığımız zaman seni
Aşkın bizi kör eyledi, yaktı yıktı kül eyledi
Canımızdan geçtik billah aşkın bizi kul eyledi
Bir dertliyim derdim vardır
Ya ben nice dönmeyeyim
Her dem işim âh û zârdır
Ya ben nice dönmeyeyim
Ah efendim, bu gece dertli varlığımızdan öyle bir kan ırmağı akmaktadır ki, onun nereden nereye aktığından bizim bile haberimiz yok. Neyleyelim, ırmağa; “Ey ırmak akma!” mı diyelim? Onunla nasıl başa çıkılır? Haydi, sen deniz kenarına git de, denize; “Ey deniz, coşma, dalgalanma, köpürme!” de; deniz seni dinler mi?
Bunda can kulağımıza düşen nefeslerin de payı yok değil hani:
Derdim çoktur hangisine yanayım
Ah yine tazelendi yürek yaresi
Ben bu derde kande derman bulayım
Meğer dost elinden ola çaresi
Benim uzun boylu servi çınarım?
Yüreğime bir od düştü yanarım
Kıblem sensin yüzüm sana dönerim
Mihrabımdır iki kaşın arası
Didâr ile muhabbete doyulmaz
Muhabbetten kaçan insan sayılmaz
Münkir üflemekle çerağ söyünmez
Tutuşunca yanar aşkın çırası
Pir sultan Abdalım yüksek uçarsın
Selamsız sabahsız gelir geçersin
Aşkı muhabbetten niçin kaçarsın
Böyle midir yolumuzun töresi [270. mestmp3] Yoksa siz işitmediniz mi? Demek sonlarına yaklaşıyorsunuz.. Pencûgah makamından inleyen kemençeyi de duymuşsunuzdur o halde; işte o kemençenin nevasında saklıdır bu haftaki cümle esrarımız…
Merhum Hafız Kani Karaca’yı sırrımızı fâş eder bulduk, işitmez misiniz 1989 Eylül’ünden bir konser kaydında halimize tercüman olmuş da âh u efgan eyliyor:
İlahi senin aşkınla mecnunum ve lakin iştiharım yok,
Günah deryasına daldım, olanları suya saldım
Hevayı nefs ile kaldım elimden hiç tutanım yok.
Bu suzî şöyle nalandır, Cemali yare hayrandır,
Gönül gayet perişandır Amandan gayri kârim yok,
Medet ya İlahel alemin…
Allah, kuluna; “Ey kulum!” diye buyuruyor; “Dön, yine kapımıza gel, kulağından gaflet pamuğunu çıkar da göklerden gelen: “Haydi, artık orada durmayın gelin.” sesini duy!” Ey zavallı, ne zamana kadar, dünya dikenliğinde yalınayak koşup duracaksın? Ey ölüler arasında yaşayan diri oğlu diri! Ölülerin kokusu ile nasılsın? Ne haldesin? Şu yaşayan ölüler, şu pis kokular, senin içini sıkmıyor mu? Seni iğrendirmiyor mu? Biz, öteki alemde, gül bahçelerinin kapılarını senin için açtık. Canı ben yarattım ama ona bir de dert verdim. Derdini veren, elbette onun dermanını da verir. [Hz. Pir Mevlana]
[Nev-Niyaz ve Dedesi]
– Allah derdini arttırsın erenlerim.
– Ne bu şimdi dedem, durup dururken beddua ettin!
– Alınma hemen dervişim, aşığa edilen duadır o. Senin gibi güzelim canların aşk ve cezbeye dair tezahürü görülürse dedegân bu cümleyle dua eder. Dert, aşk ve ihlas, teslim ve vefa, neşe ve iştiyak mânâsındadır.
– İyi bişey söylediniz yani yoksa ehl-i dünya nazarında dert pek makbul değildir de…
– Malum ehl-i dünya için hayat, cefâsı sefâsından çok bir alemdir. Hatta meşhurdur ki dünyayı keçiboynuzuna benzetirler.
– Fesubhanallah bir yaşımıza daha girdik, keçiboynuzu!?
– Keçiboynuzu yemek, yarım dirhem şeker için bir okka odun çiğnemektir. Dünyanın taliplisi üzerinde mihneti, meşakkati çoktur ne biter, ne tükenir… Rahat yurdu değil bu alem…
Rahatiyle istedim vaslını kahr etti bana
Derde düşüp ağlayınca güldü cananım benim
– Ama sen Derd-i Hakka talip ol dermana erem dersen…
– Öyle ya öğrendik artık derdimiz aşk derdi.
– Ve aşk yolunda mihnetlere razı olmak gerektir.
– Ah efendim aşk her şeye hürmetkâr da neden nefs değil?
– Çünkü nefsin vazife ve istidadı, uzaklaşmak kaçmaktır. Onun kabiliyeti çekmek değil, itmek, def eylemektir. Ruhunki ise cazibedir, yaklaşma ve çekmedir. Fakat ruh da nefis de vazife ve kabiliyetleri cihetinden haklıdır. Birinden müspet, diğerinden ise menfi kuvvet zahir olmuştur. Ancak bunlar birleştiği vakitte aşk nuru peydâ olur. Nasıl ki negatif ve pozitif akımlar bir araya gelmeden elektrik şulesi hasıl olmazsa, yalnız müspet ve yalnız menfiden o şule hasıl olmadığı gibi nefis ve ruhun birlik üzere anlaşması olmadıkça da o dediğin hürmet ve muhabbet duyguları uyanmaz. Arif olmak gerek…
– Arifin hali ya nice gerektir?
– Arifin uzleti nefsinden kalbine hicret etmektir. Kalbinden de içeri ruhuna gitmektir ve nihayet ruhundan sırrına, sırrından Mevlasına yetmektir. Uzlet hakikatte hayvani sıfatlardan kurtulmakla olur.
– Kısayoldan söylesen dedem derman nerdedir?
Derman arardım derdime derdim bana derman imiş
Ban taşrada arar idim ol can içinde can imiş
Kendi özünüzde de nice âyetler var; hâlâ görmeyecek misiniz? [Zâriyât, 21]
– Dert de derman da sendedir erenlerim. Tenin diriliği neyledir, canladır. Canın diriliği neyledir, cananladır.
…Nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir… [Hadîd, 4]
– Demek ki bunların hepsi sende mevcut o sana senden yakın.
İnsanı Biz yarattık. Onun için, nefsinin kendisine neler fısıldadığını, neler telkin ettiğini de Biz pek iyi biliriz. Çünkü Biz ona şahdamarından daha yakınız. [Kaf, 16]
– Göremiyorum dedem, göremiyoruz…
– Ama sen onu zuhurunun kesretinden ve yakınlığının şiddetinden göremiyorsun. Sorarım sana beni ne ile görmektesin? Işık ile Nur ile değil mi? Ya güneşin ya ayın ya da bir çerağın nuru ile… Eğer karanlık olsa burada olduğum halde göremezsin. O halde mevcut olan bu nuru bana göster.
– Aciziz görmekten ve bilmekten…
Münferit vasıta-i rü’yet iken
Göremez kendisini dîde bile
– Seninle her bir uzvun ve her bir zerrenle olduğu halde onu yakınlığının şiddetinden dolayı göremiyor ve Şu Nurdur! diye ayırt edemiyorsun. Beni o nurla gördüğün halde, ruh ve candan her şeyle mukayyet olduğu halde şuradadır diyemiyorsun… Karşısında mürşidi varken, kamil insanı nerde bulalım diye sual edenler vardır. Bu atım nerdedir? yahut güneş nerdedir? Demek gibi değil midir?
– Öyledir dedem, öyledir… Aşk olsun, aşk derdimiz ziyade olsun da kurtulalım.
Aşk efsane vü efsun değildir
Aşk sanatı her dûn değildir
Her aşk davasın eden âşık olmaz
Her muhabbetten dem uran sâdık olmaz
Herkes merd-i aşk olmaz ve değme kalpte derd-i aşk bulunmaz
– Ne diyelim cümle dertlerden sıyrılıp derdini derd-i aşk eyleyenlere, bulanlara, yolunda duranlara aşk olsun…
Gerçek âşıklara salâ denildi
Dertli olan gelsin dermânı buldum
Âh ile vâh ile cevlân ederken
Cânımın içinde cânânı buldum
Akar gözlerimden yaş yerine kan
Zerrece görünmez gözüme cihân
Deryalar nûş edip kanmaz iken cân
Âşıklar kandıran ummânı buldum
Kalk âşık! Kalk! Acele et biraz. Bak su sesi geliyor. Sen susuzsun ve uyuyorsun. [Hz. Pir Mevlanâ]
İlahi biliyoruz ki ilaç, iyileştirmek için, hasta ve yaralı kimseler arar. Nerede bir dert varsa, deva oraya gider. Nerede alçak ve çukur yer varsa, su oraya akar. Bizim de halimiz perişandır. Hiç ummadık yerden derdimize dermanı gönder, bizi bizden azad eyleyip kendine kul eyle… Yâ Rabbî! Aşk, vecd ve samîmî gözyaşlarıyla ilâhî rahmet ve mağfiretinden nasîb alabilmemizi lutfeyle!
Muhabbet-i Ehli beyt-i Mustafa üzerlerimize sâyebân,
Vakt-i şerif, sebeb-i gufran, aleme bayram olan Cuma,
ömür ve şahsiyetlerimiz, ahir ve akibet,
zahir ve batınlarımız hayrola,
Aşk ola, aşk ile dola, Aşkullah,
Muhabbettullah, Marifetullah,
Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola erenler
Umalım ki Mevlam söylediklerimizi önce bize duyursun,
sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun. . .
Sözü çok olanın, yalanı dahi çok olur imiş;
Yüksek müsaadelerinizle
Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin
Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da
huzur bulasınız efendim
bu şarkıyı kim söylüyor, yardımcı olabilirseniz sevinirim.bir de bunlar nasıl indircez bilen varmı
…:::Sen susuzsun ve uyuyorsun:::…
ALLAH ALLAH ALLAH
aşkımıza çerağ oldu bu yazı, Allah emeği geçenlerden razı
Ey tabib, elden gelirse yâremi gel emleme,
Yâr elinden gelmedir bu yâreyi melhemleme…
Dertli gönüllere selam olsun. Vesselam…
Aşk olsun, aşk derdimiz ziyade olsun …..