[NEV-NİYÂZ ve DEDESİ]
Vaktiyle İmâm-ı Gazali’de okumuştuk: “Yaşayışındaki ve yaradılışındaki gayesi yalnızca karnını doyurmak olan kimsenin kıymeti kendinden çıkan gibidir” Kimi bu haliyle de olsa hep mutlu hep bahtiyar, kimi hep sıkıntıda hep bir bedbaht… Nedir bu alemin hali bilemedik dedem. Hele sen bir söyle mutluluğun saadetin, şekavetin, bedbahtlığın alameti acep nedir?
Saadetin alameti, mutluluğun işareti: Allah’a itaat etmen, boyun eğmen, Dostun sözünü dinlemen, yolundan gitmen bununla birlikte merdûd olmaktan korkman, yani bu halinin kabul edilmeyişinden çekinmendir. Şekavetin alameti ise, Allah’a isyan etmene, masiyet üzre günah yolunu tutmana rağmen makbul biri olduğunu ummandır, sevildiğini ümid etmendir!
Şu stresli, sinirli, gerilimli, bunalımlı, şüpheci, aceleci, dertli, hasta ve bedbaht insanının da “nerede?” diye gece gündüz aradığı, yalan yanlış yerlerden sağlamaya çalıştığı avuntularla kendini oyaladığı gerçek mutluluğun anahtarı kimdedir?
Hep birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetini de hatırlayın... [Âl-i İmrân, 103]
Bakın Hazreti Hak öğretiyor Zatına nasıl sarılacağımızı, sende yüreğini topla ve yönel O’na:
Ey bizim kerîm Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi saptırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz bağışı bol olan vehhab Sensin Sen! [Âl-i İmrân, 8]
Ancak O’nun dost olduğunu hissederek, ancak O’nun yardım edebileceğini, O’nun mutlak kudret ve hüküm sahibi olduğunu, hem fiziki hem kalbi ölümlerde O’nun hayat verip dirilteceğini bilerek, inanarak O’na yönelen, O’na sarılan, O’na tutunan, tutunulması gerekene tutunmuş olur. Biz dahi O güzel Mevla’dan, O güzel Yardımcı’dan, O keremi bol olandan, O rahmeti sonsuz olandan, O Râuf, O Rahîm, O Vedûd, O Gaffar, O Settar, O Tevvâb olandan, bizim savruluşlarımıza bakmadan, kalplerimizi, zihinlerimizi toparlamamıza yardım etmesini, Zatına tutunmamız için gönüllerimize dirayet vermesini dileyelim.
Gel ey aşk, ey gönlümün remzi, mânâsı, gel ey bizim tarlamız, mahsulümüz gel bu balçıktan yaratılan insanlar artık eskidiler, köhneleştiler. Gel çamurumuzdan yeni bir insan yap. [Hz. Pir Mevlana]
Gel ey kardeş, Hakkı bulayım dersen,
Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz,
Resulün cemalin göreyim dersen,
Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz,
Niceler gittiler mürşid arayı,
Arayanlar buldu derde devayı,
Bin kez okur isen aktan karayı,
Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz,
Gel şimdi kardeşler gidelim bile,
Nice aşıkların bağrını dele,
Cebrail delildir, Ahmed’e bile,
Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz,
Kadılar mollalar cümle geldiler,
Kitapların hep bir yere koydular.
Sen bu ilmi kimden aldın dediler.
Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz,
Yunus Emre bunda mânâ var dedi,
Bir kâmil mürşide sen de var şimdi,
Hazret Musa’ya Hızır’a var dedi,
Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz,
Ey Rabbimiz! Hak dostlarının gönüllerindeki ateş-i aşktan bizlere de bir kıvılcım lutfeyle! Mânevî himmetleriyle perverde olduğumuz Hak dostlarının feyizli îkâz, irşad ve nasihatleriyle bir yol bulmamızı nasîb eyle!
AĞLARDURUM ŞUARŞI CİHANDA VARLIK İÇİNDE YOKLUKÇEKERBUÇAN DOLDURAMAZ GÖNÜL BOŞLUĞUMU TÜRLÜBOYA İNAN SENSİZ BUGÖNÜL BOŞKÖTÜKGİBİ EYDOST İNAN .a.hazar
Allahım bizlerede bir kamil mürşidi bulmayı nasip eder inşallah.
Nevsehirli Haci Abdullah Baba k.s. ya bagliyim kendisi Mürsidi Kamildir elhamdulillah. Arastirin görün insaallah
var aramak lazım
ey Allahın kulları ey güzel insanlar yokmu bir mürşidi kamil bende varam ona varıp o kapıdan nasip alsam varımı yok edip hakka ulaşsam yokmu .
Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz nasıl ölürseniz öyle haşr olursunuz. Hadisi şerifi manasına kişi efendisi ile vasıl olur. Akibetlerin en güzelidir. Çünkü mürşidi kamilinin himmeti görüleceği asıl meydan o din günü meydanıdır. Hakiki mürşide varmak olmak ne önemli bir dünya ve dahi ahiret meselesidir. Sahte bir şeyhe tabii olmanın kaybı beka aleminde açığa çıkmadan önce halis kullarını kullarına alemlere rahmet sav efendimiz bizzat gösterirler.
Resulallah sav.buyurur ki;
‘’ Benden sadır olan bu ilmi, adalet sahibi halefler olarak, onu tahrifcilerin tahrifinden, sapmış olanların kendilerine delil isnad etmelerinden ve cahillerin cahilce te’vilinden muhafaza ederler.’’
Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz.
Yüce Rabbim yolumuzu bir Dost’a çıkardı elhamdülillah.
mübarek olsun
Tahterevalliye tek başına binen aşağıda durmayı hak eder.
Sevgili Dost!
Gel ve YÜKSEL!… ( Ali URAL )
Dosta dostun zahmeti ağır gelir mi? Zahmet: içtir, ruhtur. Dostluksa onun derisine benzer. Dostluk nişanesi beladan, afetlerden, mihnetlerden hoşlanmak değil midir? Dost altın gibidir. Bela da ateşe benzer. Halis altın, ateş içinde saf bir hale gelir.
Mesnevi (2/111-112/1459-1461)
***
Kitapları yazanlar güzel anlatıyor, ama hani formül gibi ezber yapıyor insan. Yazılanları yaşadığı zaman ise ez azından bir kitap okurken bir kelimeye takılır , o kelime insanı hatıralarına götürür. Unuttuğu, hatırlamak istediği iyisiyle, kötüsüyle anılarını tekrar yaşatır, bazen kitap okurken az bile yazmış bu yazar dediğimiz anlar olmuştur. Keşke şunlardan da bahsetseydi ya da şu olayın sonucu şudur kesin dersiniz kader bu bir an da değişivermiş . Nasıl değişmiş birilerinin yardımı ile bence yani Yunus Emre :
Yunus Emre bunda mânâ var dedi,
Bir kâmil mürşide sen de var şimdi,
Hazret Musa’ya Hızır’a var dedi,
Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz,
Bu sözleri yaşayarak yazmış, formülleştirerek değil. Onun için zamanımızda bir Yunus Emre yok.
Sine kebap olmadan
Vakit miyad dolmadan
Sen senden kurtulmadan
İmkansız, imkansız bu yollar aşılmaz
***
Bir kâmil mürşide varmayınca olmaz.
Araya araya bulunur inşallah 😦
Kainatin sahibi (c.c.) ve Sevgilisi (sav) hepnizden ve hepmizden razi olsun.
Allahim,
Efendim (sav) seni nasil tanimis ise bizlerde o sekilde seni tanimayi ve hazm edebilmeyi nasib et. Amin.
eyvallah
… Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler… [Mâide, 54]