Şâh-ı cihân olsa da dervîştir, câriha-i aşk ile dil-rîştir
Bu kevnin mekr ü âlinden usandım Yâ Rasûlallah
Kamu naks u kemâlinden usandım Yâ Rasûlallah
Beni bir feyz-i lutfunla eriştir semt-i ma’nâya
Ki sûret ihtimâlinden usandım Yâ Rasûlallah
İki âlemde maksûdum bilürsin kim cemâlindir
Sivânın her meâlinden usandım Yâ Rasûlallah
Değil kâle muvâfık hâl-i âlem bir temâşâdır
Cihânın kîl ü kâlinden usandım Yâ Rasûlallah
Dem-â-dem şehd-i vaslınla beni şîrîn-dimâğ eyle
Bu dehrin semm ü balından usandım Yâ Rasûlallah
Sivânın varlığın cevâb-ı hayâle eyledin temsîl
Hulâsa her hayâlinden usandım Yâ Rasûlallah
Beni lutfun ile bu ism ü resmimden halâs eyle
Salâhî’nin de hâlinden usandım Yâ Rasûlallah
Celvetî, Bektâşî, Bayramî vü Sa’dî, Kâdirî
Nakş-bendî Mevlevî vü Gülşenî Uşşâkîyiz
buyuran XVIII. yüzyılın en velûd müellif, şârihlerinden Ulu Velî Selahaddin Abdullah Uşşâkî Hazretleri (v. 1783)’ne göre Hakk Teala, insana lütfundan ve kereminden bahşediyorsa, insan da elinden geldiği kadar diğer insanlara yardım etmelidir:
Mazhar-ı lutf u kerem kıldı seni çün Mevlâ
Merhem-i lutfunu men eyleme her dil-rîşden
İşbu sebepten Derviş-i dil-rîşini, ateş-i aşka salan şem’in bir ucunu da size uzatalım istedik; cümlesi ervahına fatiha ihsan buyrula ya huu
TÂZELER İÇİN LUGATÇE:
Kevn: Varlık alemi, mevcudât Mekr û âl: Düzen, hile ve aldatma
Kamu: Bütün, herkes Naks û kemâl: Eksiklik, kusur ve olgunluk, fazilet
Sûret: Biçim, görünüş, tasvir, kılık Sivâ: Diğer, gayrı Meâl: mana
Kâl: söz Muvafık: uygun, denk Temaşa: hoşlanarak bakma, seyretme
Kîl ü kal: Dedikodu, boş söz Demadem: Her vakit, sık sık
Şehd: Bal, zevk, lezzet: Vasıl: Kavuşan
Şirin-dimâğ: aklı, şuuru hoş, tatlı olmuş
Dehr: Dünya, cihan, devir Semm ü bal: Bal ve zehir
Câriha: Yaralayıcı Dil-rîş: Gönlü yaralı, kederli
hal i pür melalimize ne kadar da tercüman olmuş mübarek insan.usanmıyan mı var…belki bir farkla ki haline teşhis koyamaz derdi başka sanır devayı sivada arar.asıl derdimiz budur aslında…farkettirdiniz rabbim razı olsun…
Allah şifa versin ve uzun ömür versin