Biz kardeş değil miyiz?


Hiç şüphe yok ki inananlar, ancak kardeştirler, artık kardeşlerinizin arasını bulun, barıştırın, uzlaştırın onları… [Hucurât:10]

“Allah azze ve celle buyuruyor ki: Benim için birbirini sevenlere peygamber ve şehitlerin gıpta edeceği nurdan minberler vardır.”

Yine Risaletpenâh hazretleri saadetle buyurdular ki: “Nefsim, canım, ruhum elinde olan Allah’ a yemin ederim ki mü’min olmadıkça cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de hakikî mü’min olamazsınız.” Buradan anlıyoruz ki cennete girmek için tam müslüman olmalıyız; oysa birbirimizi sevmedikçe tam müslüman olamayız. Allah için sevmek Allah rızası yolunda dünyayı hiçe saymak ne büyük bir erdemdir.

muhabbet


Birbirimizi can kardeşler gibi sevmeliyiz
… Mevlam; Hazreti Adem’den kardeşler olduğunu unutan insanlığa, yeniden sevmeyi, saymayı; ferâgati, fedakârlığı, hizmeti, merhameti, şefkati öğretmeye, cihana muhabbet tohumları ekmeye, aşk mânaları saçmaya, birbirimizi kardeşler gibi; kan kardeşler gibi, can kardeşler gibi, ana-baba bir kardeşler gibi, hatta ondan daha ileri severek başlamayı nasib eyleye, bizleri ümmet arasında hakikî vahdet manasını yayan gönül erlerinden eyleye…

Dahilek Yâ Hz. Ahmed Ziyâeddin ibni Mustafa en-Nakşbendî el-Halidî (1813-1893)

ahmedziyaeddin

Hâzihi’r-risâletü’l-manzûmeti fi hakkı’n-nâsihâti ve musâhabeti’l ihvân
Bu eser, mürîdlerin kardeşliği hususunda nasihâtlere hâvi manzum bir risâledir.

Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün

musahabetulihvan

Bi-hamdilillâh safâ geldi cihâna pür-safâsından
Cihânı pür-ziyâ eyler cemâl-i pür-ziyâsından

Açıldı bülbülün bahtı gül-i hamrâya meyl eyler
Cihânı mest ü lâl eyler figân-ı hûb-sadâsından

Eder devrân-ı gülzârı okur ve’n-necmü ve’t-tûr’u
Aradan kaldırıp hârı diler vuslat Hüdâ’sından

Şeb-i hicrâna yanmaktan usandı bülbülün cânı
Cihânı tuttu efgânı kemâl-i iştihâsından

Ezelde bülbülün cânı gülün rûyunda hatm oldu
Nihâyet vuslatı buldu cemâl-i kibriyâsından

Allah’a hamdolsun ki O’nun gönül şenliğinden, huzurundan cihan da huzur buldu. O’nun ışık dolu cemâli nur misali cümle cihanı aydınlattı. Bülbülün (nutku şerif sahibi Hazreti âşık’a remz) tâlihi Kırmızı Gül’e (Habibi Kibriya Efendimize remz) meylettiği için açıldı. Artık onun bu güzel sedâsıyla yükselen feryâdı, cihanı kendinden geçirip sükût ettirir. O bülbül ki gül bahçesi içre dolaşır durur da Necm ve Tur surelerini okur (Habibi Kibriya Efendimiz’in Hak Dilinden övüldüğü ayetler) Aradan dikenleri (masiva, dünya bağı) kaldırıp Cenab-ı Mevla’ya kavuşmak diler. Bülbülün cânı, ayrılık gecesini yaşamaktan usandı. O’nun arzsunun şiddetinden ağlayıp inlemesi, çığlığı cihanı sardı. Ezelde bülbülün cânı, gülün yüzüne hatmoldu (yüzünü görmekle nihayet buldu)  işbu cemâl-i Kibriya hazretlerine kavuşması akibeti oldu.

Birâder sen de istersen cemâl-i ruyetulalâhı
Tutasın şol hisâli kim beyân edem verâsından

Buyurdu kim bunu üstâdımız Ahmed Ziyâüddîn
Kim ister emrini tutsun kaçıp nehy-i Hudâsından

Vasiyyet eylerim şol bir hisâli cümle ihvâna
Tutup kurtulalar tâ kim onun şerr u belâsından

Cemî’-i müminin birle olup ihvân yârân hem
Ki tâ kim hubb-i fî’llâhı edâ edip verâsından

Ey kardeş! Eğer sen de Hakkın cemâline talipsen buradan itibaren anlatacağım hasletleri huy edin, hallerle hallen. Şeyhimiz üstadımız Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi (ks) hazretleri, müridlerine Hakk’ın emrini tutmaları ve nehyettiklerinden, yasakladıklarından kaçınmaları için nasihat buyurdu. Bütün kardeşlerime şer ve belâdan kurtulmaları için şu huylarla huylanmalarını vâsiyet eylerim: “Bütün müminler ile kardeş hatta arkadaş ve dost olun ki «sevdiğini Allah için sevenler…» hadisinin devamındaki müjdeye nâil olun.

Hubb-i fillah ile alakalı hadis-i şeriflerden bazıları:

  • Üç özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar: Allah ve Resûlünü, herkesden fazla sevmek. Sevdiğini Allah için sevmek. Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek. [Buhârî, Îmân 9, 14, İkrah 1, Edeb 42]
  • Hiç şüphesiz Allah Teâlâ kıyâmet günü: “Nerede benim rızâm için birbirlerini sevenler? Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bugün onları, kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim” buyurur. [Müslim, Birr 37]
  • Allah Teâlâ; “Benim rızâm uğrunda birbirlerini sevenler için peygamberlerin ve şehitlerin bile imreneceği nurdan minberler vardır” buyurmuştur. [Tirmizî, Zühd 53]
  • Allah Teâlâ, “Sırf benim için birbirini seven, benim rızâm için toplanan, benim rızâm uğrunda birbirini ziyaret eden ve sadece benim rızâm için sadaka verip iyilik edenler, benim sevgimi hakederler” buyurmuştur. [Muvatta’, Şa’r 16]

İşte dünyevi maksatlar, sufli çıkarlardan mâada sırf Allah rızası için sevenlere böyle güzel nimetler verileceği müjdelenmiştir.

Bezm-i ezelde bülbülün canı, gülün yüzüne damga olarak vuruldu ve (bülbül) nihayet cemâl-i Kibriya nın vuslatına erdi. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî [kuddise sırruhû] Buyurdu: “Birader, kardeş! Eğer sen de cemâl-i ruyetullahı, yani Allah’ın cemalini görmek istersen buradan itibaren anlatacağım hasletleri tut, uygula.” Şeyhimiz üstadımız Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî hazretleri [kuddise sırruhû], müridlerin Allah Teâlâ’nın emrini tutmaları ve nehyettiklerinden, yasakladıklarından kaçmaları için nasihat buyurdu:”Cümle ihvana, müridlere, şer ve beladan kurtulmaları için şu hasletleri vasiyet eylerim: Bütün müslümanlar ile kardeş ve yâren olun ki Allah için sevmeyi eda edin, yerine getirin.

kabri_ahmedi

Eğer ayb u kusûr etse biri ez-cümle ihvândan
Kusûrun afv edip onun geçesin mâ-cerâsından

Ki tâ kim setr ede Allah senin ol ayb u noksânın
Silip mahv eyleye tâ kim geçe onun cezâsından

Olasın cümle ihvâna kemâl-i hüsn-i zan üzre
Geçip ol sû-i zandan kim hayır gelmez verâsından

Dahi sinnü ve hem ilm u amelde hem sülûkünde
Sizi sâbıklara tazîm ile olmak revâsından

Bulunup merhâmet şefkat ile akrân u ednâya
Ki tâ kim merhamet olsun size lutf-i Hudasından;

Eğer kardeşlerinizden biri, bir günah yahut bir kusur işlese, onun kusurunu affet, onunla yaşanan olayları unutasın. Böylece Allah Teâlâ da senin ayıp ve noksanını örtsün, gizlesin; silsin, yok saysın. Yapıp ettiğin günahlarının karşılığı olan cezasından vazgeçsin. Bütün kardeşlerine, mümin kardeşlerine karşı sonuna kadar hüsn-ü zan (güzel kanaat, iyi fikir besleme) üzere ol, arkasından hayır gelmeyen su-i zandan vazgeç. Eğer su-i zanla lekelediğin kimsenin niyeti güzelse kaybeden sen olursun yok eğer hüsnüzan beslediğin kimsenin niyeti kötüyse yine de kazanan sen olursun. Yaşta, ilimde, amelde ve seyr-u sulûkda sizden önce gelen kıdemlilere saygı ve hürmet üzere olmak gerekir. Bütün akranlarına ve senden aşağıdakilere merhamet ve şefkat üzere olun ki Cenâb-ı Mevlâ da sizlere lütf û ihsanından merhamet ikram eylesin.

Niçin ta’zîm lâzımdır sizi sabıklara sinde
Onlar sizden mukaddem etdiler tevhîd sivâsından

Dahi tevîl edip akranımız bizden ziyâde kim
İbâdetde hulûs üzre bulunmuş hayâsından

Küçük sinlileri tevîl edip bizden azıcık kim
Bulunmuş masiyetlerde suâl olmaz hatâsından

Nazar et onlara kâmil nazarla kendine noksân
Nazar eyle bakıp tâ kim geçip nefsin hevâsından

Bilesin nefsini şeksiz demâdem cümleden ednâ
Olasın cümleden a’lâ hicâbın mâ-verâsından

Yaşı sizden büyüklere niçin hürmet gerekir? Çünkü onlar, sizden daha önce aşk yoluna girmişler, tevhid sırrına ermişler, mâsivadan sıyrılmışlardır. Akranınızı da şöyle değerlendirin: “Onlar bizden daha çok ihlâslı bir şekilde, hayâ ile ibadet ederler’ deyin. Yaşı küçük olanları da “Bizden daha az günah işlediler, hatasından sual olunmaz” diyerek tevil edin. Onlara kâmil (bir) gözle nazar et, onları eksiksiz, kâmil gör, kendini noksan bil ki nefsin, diğer kimselere nazar edip onlardan yüz bulmasın ta böylece arzu ve heveslerinden vazgeçsin. Sürekli kendini herkesten aşağı bil; zâhiren değil perde ötesinde, mânen herkesten yüksek ol.

Olasın dâimu’l-evkât sıyânet üzre ihvâna
Cemî’-i ırz u cânında emîn ol geç nidâsından

Eğer sûrî eğer ma’nen fütûhat olsa sizlerde
Edip infâk u îsârın kim ol vus’ u rehâsından

Olup birbirinizle bi-lâ teklif şer’ üzre
Kazâ-yı ihtiyâç etmek be-gâyet iktizâsından

Ve hem def -i zarûret eylemek ihvân u yârânın
Umuruna teâvün eylemek oldu sezâsından

Iyâde eyleyip hasta olan ihvânları dâim
Serîan hizmetin etmek göründü hem edâsından

Vefât edenlerin lâzım umûrun tesviye etmek
Temâmet bezl-i himmet hem gerekdir intihâsından

Daima mümin kardeşlerinin canını, ırzını koru, himâye et. İnsanların senin belândan emin oldukları güvenilir bir kimse ol. Eğer sizlerde (zahirde veya batında) şeklen yahut maneviyatta bir fütuhat (manevi feyz yoluyla erişilen Hakk’ın gizli sırları) olsa, Allah’ın cömertliğinden sadaka verin ve diğer kardeşlerinizi kendinize tercih edin. Zorlamadan, dinî usullere uygun biçimde, gücünüzün yettiği kadar birbirinizin ihtiyacını giderin. Kardeşlerin, dostların sıkıntısını giderin, bu şekilde işlerinizde yardımlaşın. Size uygun düşen budur. Hasta olanlar kardeşlerinizi sürekli ziyaret edin, gidip görün, hatrını sorun. Geciktirmeksizin hizmetinde bulunun. Vefat edenlerin işlerini takip edin, düzenleyin. Son raddeye kadar -yapabildiğiniz kadar- işlerini bitirmeye gayret edin.

Olup ihvâna dâim hem muhabbet hem beşâşetle
Ve cem’iyyet letâfetle edip sohbet verâsından

Sakın gıybet ü nemime eylemeklik hazer edip
Ve mâ-lâ-ya nîyi dilden bırakmak iktizâsında

Eğer sizden biri şâyed bu hâli irtikâb etse
Onu lutf ile men’ edip nasihat et hatâsından

Şerîatle tarikat sohbetin dâim müşâvir ol
İzâle eyleyip cehlin halâs ol şûm u dâsından

Dahi hem söyleşip Allah Resûlullah kelâmından
Ve hem ol evliyâullâh kelâm-ı mâ-vakâasından

Sohbetin ardından, latif bir şekilde toplanın ve mümin kardeşlerinize daima güler yüzlü ve onlarla muhabbet üzere olun. Gıybet ve koğuculuk yapmaktan sakın, uzak dur. Mâlâyâni (manasız, faydasız, lüzumsuz boş söz veya iş) şeyleri de bırakmak, dile almamak gerektir. Eğer sizden biri bu hale bürünse, gıybet ve koğuculuk yapsa, mâlâyâni konuşsa, onu yumuşakça, tatlı dille bu halinden men edin, onun hatasını düzeltin. Aranızda sürekli dini, tasavvufi sohbetler yapın, böylece cehaletiniz gider, onun uğursuzluğundan, hastalığından, kötülüğünden kurtulursunuz. Allah ve Resûlunun kelâmından konuşun, Allah dostlarının sözlerinden ve başlarından geçen hal ve hadiselerden bahsedin.

Olup hem zikr ü fikr üzre edip dâim ibâdeti
Kılıp tezhîb ahlâkı kemâ hîmâ hafâsından

İzinsiz olma ser halka ezâ verirsin ol halka
Meğer hüsn-i kabûl olsa geri durma edâsından

Olasın muntazır dâim aceb kangı ihvandan
Zuhûr-ı feyz olup irşâd olam onun verâsından

Zuhur eylerse her kimden kabûl et cân ile ol dem
Deme a’lâ vü ednâ hem edip ikbâl safâsından

Teheccüd kılmağa kalkdıysanız yahûd seher vakti
Uyan ihvânları kaldırmağa lutfeyle hâbından

Daima zikir ve tefekkür üzere olun, sürekli ibadet edin, içinizi olduğu gibi ahlâkınızı da süsleyin, güzelleştirin. İşin başına izinsiz geçmeyin, insanlara eziyet verirsiniz. Eğer insanlar (sizi) hüsn-i kabul ile karşılarlarsa halkanın başına geçmekten geri durma, hemen yap. Acaba hangi kardeşimizden bir feyiz zuhur edecek ve biz de ondan irşad olacağız diye, sürekli beklemede ol. Her kimden feyz-i rahmânî zuhur ederse, şu yüce olandan, şu alçak olandan deme; o an hemen canı gönülden kabul et. Teheccüd kılmaya veya kardeşlerinizi uyandırmak için kalktığınızda yumuşak davranın, latif olun.

Eğer kalkmazsalar cebr etmeyip kaldırmağa ol dem
Edüben hüsn-i tevilin geçesin kil u kilinden

Diyesin gözleri nâim-durur hem kalbleri zâkir
Onların uykucukları hayırlıdır namâzından

Sakın şol bir kelâmlardan ki sû-i zanna bâisdir
Husûsâ hakk-ı ihvânda uyanır fitne hâbından

Dahi şol bir kelâm söyle sebep olsun güzel meyle
Ki tâ kim cümle ihvânlar mahabbet ede bâlindan

Kemâl-i ihtimâm edip olasız cümleniz yek-dil
Görünüp yek vücûd gibi kemâl-i irtibâtından

Eğer kalkmazlarsa o an kaldırmaya zorlamayın, güzelce tevil edin, dedikoduyu bırakın. “Gözleri uykuda fakat kalbi zikrediyor, onların uykuları nafile namazlarından hayırlıdır” deyin. Düşmanlık ve husumet olmaması için, fitneli sözlerden son derece sakının. Su-i zanna sebep olan sözlerden de sakının. Özellikle de mümin kardeşler hakkında olanlardan… Çünkü bu fitneyi uykudan uyandırır. Kardeşlerini güzele sevkettirecek, güzele meylettirecek sözler söyle, böylece bütün onlar kalplerinden muhabbet beslerler. Büyük bir gayretle hepiniz aynı söz ve kalp üzere olun. Öyle sağlam irtibatlı olun ki tek vücut gibi görünün.

Eğer şâyed vukû’ bulsa husûmet beyn-i ihvanda
Latîf sözlerle nusf edip küsü kaldır arasından

Eğer sû-i edeb etse biriniz hakk-ı ihvânda
Ola tâib u müsteğfir tevâzu’ ile bâlinden

Tezellül eyleyip ol dem edip afvın recâ ondan
Helâl et hakkını benden diye ol dem lisânından

Eğer kim ba z-ı ihvândan size cevr ü cefâ etse
Gelip hem i’tizâr etse kabûl et özrünü cândan

Eğer kim i’tizâr etmez yine avf et elemlenme
Benim isyânıma tenbîhdir ol lutf-i Hudasından

Deyip hem nefsini levm et ve istiğfâr u hem savm et 
Ki tâ kim afv ede Allah hatânı pür atâsından

Eğer nefsin için her ne murâd-ı hayr istersen 
Dahi ihvân için iste cenâb-ı kibriyâsından

Unutma cümle ihvânı duâ-i hayr ile yâd et 
Huzûr u hem gıyâbında senâ et hüsn-i mâsından

Kardeşler arasında husumet meydana gelse, latif sözlerle nasihat edip aradan küslüğü kaldırın. Kardeşleriniz hakkında biri edepsizlik yapsa tevazu ile kalbinden istiğfar ve tövbe etsin. Hatasını anlayarak af talep etse, özür dilese, “Bana hakkını helâl et” diye gelse affet. Kardeşlerinden biri size cevr ü cefa etse, eziyet yapsa ve sonra da özür dilese, özrünü gönülden kabul et. Eğer özür dilemese, sen yine de affet, gam yeme, üzülme. Benim günahlarıma karşı Allah’tan bir uyarıdır diyerek hem nefsini kına, ayıpla hem de tövbe et, oruç tut. Böylece Allah Teâlâ cömertliğiyle seni affeder. Cenâb-ı Mevlâ’dan kendin için hayırlı ne istersen, mümin kardeşlerin için de iste. Bütün ihvanı, müridleri, müminleri dualarında unutma, onları da hayırla yâd et. Yüz yüze de, gıyabında da kardeşlerin hakkında güzel söyle.

Nasîhatü Uhrâ
Eğer bir şey va’d etsen de illâ inşaallâh
İşin âsân ede Allah kemâl-i pür sehâsından

Senedsiz bir kelâm etme yanılıp hem hatâ etme
Cehennem yoluna gitme kesil mülhid verâsından

Eğer bir şey vaat edeceksen mutlaka inşallah (Allah’ın dilemesi halinde) de. Böylece cömert olan yüce Mevlâ cömetliğinden ikramla işini kolaylaştırıverir. Bilgisiz, belgesiz konuşma; yanılıp hata etme, cehennem yoluna gitme, dinsiz imansız kimselerin peşi sıra gitmeyi bırak.

Binâ yaptırmadan el çek meğer mikdâr-ı hâcet et
Ve hem hayrat için sarf et güzâr et mâ-adâsından

Okut evlâdına ilmi şeriatla bula hilmi
Götür nefsinden ol zulmü onun kurtul belâsından

Kanaât üzre ol her dem tevekkül eyle Allah’a
Umûrun arz et ol şâha ümidin kes sivâsından

Tahallük eyle hüsn-i zann-ile hem cümle mahlûka
Ki tâ kim merhamet ola sana pür kibriyâsından

Teşekkür eyleyip çoğa kanaât eyle hem aza
Ziyâde eyleyip yaza sana lutf-i atâsından

İhtiyacın kadar bu dünya için çalış, daha fazlasıyla uğraşma, sadece dünya binası yaptırmaktan el çek. Hayırlar elde etmek için gayret et, diğer arzuları, bu dünyalık amaçları bırak. Çocuklarına şer’î ilimleri okut, böylece hilm, yumuşak huy elde ederler. Nefsinden o kem işleri, zulmü götür ve onun belasından kurtul. Her dem kanaat üzere ol ve Allah’a tevekkül et. İşlerini o yüce padişaha arzet, gayrıdan ümidi kes. Herkese hüsn-ü zan ile davran, hem bütün mahlûkata ki Allah Teâlâ da sana merhamet etsin. Çoğa şükret, aza kanaat eyle ki Allah sana cömertliğinden bol bol ihsanlar yazsın.

Dahi fıkh u tahâretle olasın dâimü’l evkât
Bulunmak istikâmetle ubûdiyyet edâsından

Sakın kim korkma mahlûkdan umûrun Hakk’a tefviz et
Okuyup hasbünâllâhı emîn ol geç fezâsından

İtâat eyle üstâda ve hem ana ile ata
İşin onlar ile bite yarın rûz-i cezâsından

Sakın ol kibr ü şehvetden ve hem isyân u nekbetden
Fakır îrâs eder hepden sana onun verâsından

Okuyup hem kitâbımı siz evvel yâdigârımı
Ki her kim okumaz onu değil onun revâsından

Daima fıkıh üzere ol, temiz ve abdestli ol ki istikamet üzere kulluğunu yerine getirebilesin. İşlerini Cenâb-ı Mevlâ’ya bırak, yaratılmış olandan korkma; hasbünallahı oku, emin bir şekilde bu dünyadan geç. Hem şeyhine, hocana hem de anne ve babana itaat et. Çünkü mahşer günü işin onlarla bitecek, kolaylaşacak. Kibir ve şehvetten; isyan etmekten ve düşkünlükten sakın! Böylece eline fakr makamı geçer. Bu yazdıklarımı, yadigârımı siz okuyun; okumayan bundan faydalanmaz.

Halâs olur belâlardan benim yolumda tâm giden
Kim oldur ihtilâf eden urur taşa kafâsından

Huzûr üzre olup he ân erişe derdine dermân
İnâyet eyleye Rahmân size lutf-i atâsından

Olasız ittifâk üzre temâmet cümleniz her dem
Rızâ-yı celb edip ol dem cenâb-ı kibriyâsından

Yazasın bir kâseye yâsin ezesin suyıla harfin
İçesin dâimâ suyun gelir sıhhat şifâsından

Nasîhatü Uhrâ
Sakın zâyi’ eyleme ömrün nedâmet fâyide vermez
Tedârik eyleyip zâdın temâmet ibtidâsından

Benim yolumdan dosdoğru gidenler, belalardan kurtulurlar. Bu yol üzere olamayıp da ihtilafa düşen kafasını taşa vurur. Sürekli kendini Allah’ın huzurunda bil, böylece derdine derman erişir. Rahmân olan Cenâb-ı Mevlâ cömertliğiyle size yardım eder. Her an ittifak üzere olun, böylece Allah Teâlâ’nın rızasını elde edersiniz. Bir kâseye Yâsîn yazıp, su ile harflerini iyice ezin ve için. Bu sudan sıhhat, şifa gelir. Sakın ömrünü boş şeylerin peşinde heba etme, sonra pişmanlık fayda vermez. Daha ilk baştan azığını tedarik etmekle meşgul ol.

Huzûr u râbıta üzre olasın dâimu’l-evkât
Ve hem halvet ü hâricde be-gâyet iktizâsından

Dahi terk eyleme hatm-i hâceye müdâm ol
Arayıp hem murâdın bul onun kalma verâsından

Sakın bir kimseyi kırma darılıp hem tokat urma
Bi-gayr-i hak ezâ verme değildir ol sezâsından

Oturma hîç zenân ile ve mahbûb-i zamân ile
Örür tîr-i kemân ile sakın gözün amâsından

Mürîd lâzım oldur kim muhabbet eylemek şeyhe
Kemâl ile olup teslim geçe hem cân u başından

Daima, yalnızken ve dışarıdayken -elinden geldiğince- Allah’ın huzurunda olduğunu bil ve erenlerle irtibatı koparma. Hatm-i hâcegânı terketme, müdavimi ol. Bu şekilde arayıp her muradını bulursun, bundan geri kalma. Sakın bir kimseyi kırma, darılıp kızıp tokat vurma, yersiz yere eziyet etme. Bunlar asla doğru değildir. Kadınlarla, zamane sevgilileri ile oturup kalkma. (Bu fitne) Gözünü kemanın yayıyla örer, gözünün körlüğünden (Hakkı ve hakikati görmez oluşundan) sakın. Mürid, şeyhine sürekli muhabbet etmelidir, can ve baştan geçerek tam bir teslimiyetle bağlanmalıdır.

Tarîkin sırrını verme sakın erbabının gayra
Zarar eyler sana sonra hazer kıl ibtilasından

Sakın kimseye bâr olma musir olma ezâ verme
Onu bir hizmete yorma hem olma mübtelâsından

Duâ et hüsn-i hâtime ile hem dâim üstâda
Sana mislin atâ ede cenâb-ı kibriyâsından

Bu yolun sırrını erbabından başkasına verme, sonra sana zarar verir. Bu beladan uzak dur. Sakın kimseye yük olma, ısrar edip eziyet verme, onu hizmete yorma, (şeyhinden başka) kimseye de aşırı bağlanma, müptela olma. Güzel bir bitirişle üstada, şeyhimize her zaman dua et. O da sana, Allah’ın izniyle misliyle kazandırsın.

Reklam

One thought on “Biz kardeş değil miyiz?

Söyleyecek sözüm var...

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.