[SEYYÎDETÜ’N-NÎSÂ]
Ahmed’in toprağını koklayanın, başka güzel kokular koklaması gerekmez…
Ümmü’l-Haseneyn Fâtıma bint Muhammed ez-Zehrâ (v. 632)
Sana Hatice’den geldi hediye: Gül Fâtıma
Habîbin sırrı dilinde, tesbih elinde: Bülbül Fâtıma
Ey Babasının kemâl noktası, aslına döndün yâne yâne: Küll Fâtıma
Öyle bir güzeller güzeli ki künyesi “babasının annesi, anam” mânasına gelen “Ümmü ebîhâ” idi. Kendisi peder-i âlisinden bir parça, nesl-i Muhammedî kendinden bin parça!
Derin ve ince, sonsuz derin ve ince… Kelimeler yetişmiyor: Masmâvi gök kadar ve en mücerret fikir kadar ince Fâtıma annemiz
Âh ki derin ve ince can Fatıma, büyük ve temiz Hatîce annemizin kucağında…
Bûs ederdi, koklar idi rûyini
Arzû ettikte cennet bûyini
Allah Resûlü’nün (sas) her mecliste ayakta karşıladığı, kerîme-i muhteremesi Hz. Fâtımatüzzehrâ annemizin hayâ ve edep konusundaki hassâsiyeti, filmin son perdesinde: Muhammed binti Fâtıma cennete geçiyor. O geçinceye kadar başınızı eğip gözlerinizi kapatın!
Hak Resul’ün nûru, ciğer-pâresi yâ Fâtıma
Ehl-i beytin cânı, hem cânânesi yâ Fâtıma
Cennetü’l Firdevs içinde gıpta eyler her melek
Nur-i Kurân’ın nesîm-i hâresi yâ Fâtıma
Bid’atun minnî* buyurdu Hak Resul ol sünbüle
Gülsitân-ı cennetin mestânesi ol bülbüle
Yollara düştü bu ümmet şefkat için ol güle
Ahmed’in gül râyihâsı, Hak sesi yâ Fâtıma
Ehl-i beytin nûr-i aynı, rahmetin manzûmesi
Tâ ezelden nûr-i Haksın hem de Kurân’ın sesi
Hem şehîd-i Kerbelâ’nın gönlünün sermâyesi
Ol Hüseyn’in ânesi, bir tânesi yâ Fâtıma
Allahumme salli ve sellim ve bârik ala seyyidinâ ve mürşidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ve’l Alîyyi ve’l Fatıma ve’l Hasan ve’l Hüseyni ve ebnâhuma bi adedi kataratil emtâr ve birahmetikel vasiah kullema zekereke’z-zâkirîn ve gafele an zikrike’l-gâfilin
Gül kokusu Muhammed’in teridir
Âh ettikçe karlı dağlar eritir
Hatice Fâtıma Hakk’ın yâridir
Onun katarından ayırma bizi
Aşk ve irfanla mayalanan bu topraklarda, vaktiyle hanımlar yoğurt mayalarken, turşu kurarken, hamur yoğururken, evin geçimi iyi olsun diye ocağa şeker atarken, hasta olan kimsenin sırtını sıvazlarken, “El benim elim değil Fatma Ana’nın eli” diyerek başlar ve bitirirler. Ebe doğum yapan kadının sırtını sıvazlarken de, “El benim elim değil Fatma Ana’nın eli” diyerek doğumun kolay olacağına inanır ve öyle de olurdu erenlerim
MUHAMMED ﷺ ALLAH’a Nûr, Betûl adı olan NÛR
Salât sana ey FÂTIMA, ey Betül bu ne onur
Benden bir parça* buyrulana ve cümle ehline, rahmet diye inen yağmurun damlaları mikdârınca ve senin adede sığmayan engin rahmetince, seni ananlar yandıkça ve unutanların gafletleri mikdârınca salât ve selâm olsun.
Bâğ-ı cennetten dilersen râyiha
Ahmed ü Al-i Abâya Fatihâ
Aradığımı bulamadım diye üzülme,
Seni arayan daha çağırmadı…
Kavalı duyan koyun değildir, duyuran çobandır…
Çünkü; çoban koyunu arar, koyun çobanı aramaz…
Çoban koyunu bulur, koyun sadece çobana uyar…
Şems-i Tebrizi