Okşamak el ile sevmek demek
Biz şimdilik dil ile sevelim
Kelimelere özen gösterelim
Zîrâ kelimeler sadece harf yığını değildir; çok daha fazlasıdır…
İbranice Abra Kadabra (אברא כאדברה) sihirli kelimeleri şu anlama gelir:
“Dünyamızı kelimelerimizle yaratıyoruz”
Kelimeler zihnin taktığı gözlük gibidir.
Zâten görebildiğimiz gerçeği kere ifşâ olsun yeter…
O halde kelimeler konusunda biraz daha hassas olmalıyız. Her birinin ayrı bir ruh hâline açtığı pencereleri ve kendilerine has iklimleri var
Her kelime kendini benimseyene farklı bir yaklaşım, farklı bir görüş kazandırıyor
Aynı şeye, hep çağırdığınız gibi değil farklı bir ad verin; yeni bir isimle söyleyin, bir anda bir şeylerin hemen nasıl da değiştiğine şâhid olacaksınız
Alışkanlık enerjisini dağıtmak adına bir kaç önerimiz olabilir:
“Gökdelen” yerine şapka düşüren
“Bütçe” yerine dünyâlık
“Ekmek” yerine nîmet
“Yağmur” yerine rahmet
“Öfkeli” yerine fitili kısa
“Uyumak” yerine mihmân olmak
“Yaşlı” yerine kıdemli genç
“Yok” yerine Hak’ta
Evet kelimelerin ruhu vardır
Bu yüzden hatırlanması gereken önemli şeylerden biri, eğer mümkünse bir deneyim yaşayınca bu anı hemen herhangi bir kelimeyle tespit etmeyin çünkü bu onu sınırlayacak manâyı daraltacaktır
Sessiz bir gecede dışarıda oturuyorsunuz. Nefes aldığınız yer, güneşe henüz arkasını dönmüş ve gökyüzünün altın çivileri yeni yeni göz kırpmaya başlamış
Yıldızlar ve siz…
Sâdece yıldızlar kalana kadar bakışın ve sâdece oturun.
“Bu çoook güzel” bile demeyin.
Çünkü onun çok güzel olduğunu söylediğiniz an, artık eskisi gibi olmayacaktır. “Güzel” kelimesini seçtiğiniz anda, onu geçmişin bir parçası yapıyorsunuz. Ve güzel dediğiniz tüm deneyimleriniz, bu kelimeye gölgesini düşürüyor.
Kullandığınız “güzel” sözcüğü güzel diye nitelediğiniz pek çok deneyimi anlatmaktadır. Oysa yaşadığınız bu deneyim tamamıyla yenidir. Daha önce hiç bu şekilde yaşamadınız ve bir daha asla bu şekilde olmayacak.
Bayat bir geçmişi neden çağırıyorsunuz ki?
Şimdi şu anda, öylesine geniş bir açıklık iken geçmiş de alabildiğine dardır.
Dışarı çıkıp gökyüzünün tamamını görmek varken, ona neden duvardaki bir delikten bakalım ki?
Evet cânım erenlerim kelimelerin üstüne titremeye devâm ediyoruz.
Belki garip bir tavsiye gibi gelecek ama
Söylemesem olmaz sınırına gelene dek
Mümkün olduğunca kelimeleri
“kullanmamaya” dikkat edelim.
Şâyet çok mecbur kalırsanız o vakit onları dikkatlice seçin. Çünkü her bir kelimenin kendine ait bir nüansı, inceliği, penceresi vardır.
Onlarla bir şair gibi, bir âşık gibi oynayın.
Herbir kelimeyi tadın, sevin ve tam hissedin sanki manâ bir şarap ve onu sevgiliye ikrâm edeceğiniz kadeh de kelimeymiş gibi çok hassas olun.
Kapalı zihin ve onun sınırları
Açık kalp ve onun imkanları vardır
Bunun gibi kalbe dâir hisli kelimeleri
Zihne dâir bilgi kelimeleri vardır
Kullandığınız “bilgi” kelimelerinin sayısını her geçen gün biraz daha azaltın. Bildiğiniz yerine “hissettiğiniz” kelimelere daha fazla yer verin.
Kelimelerin siyâsî olanları vardır ve dînî olanları…
Dînî olanlar sorgulanmamış, ezbere dayanan çok bulutlu kelimelerdir.
Her manâya gelen politik kelimeleri kullanmaya derhal bir son verin.
Bir de ağızdan çıkar çıkmaz çatışmaya sebep olan kelimeler vardır; onları söylediğiniz an, tartışma başlıyor.
Bu yüzden asla sert, ayırıcı ve tartışmaya müsait bir dili tercih etmeyin.
Şefkat ve sevgi dolu, dikkatle seçilmiş incecik sözcükler kullanın ki açmasın yara, çıkmasın davâ…
Kim bu tarz bir hissedişle sularsa kelimeleri, muazzam bir cennet bahçesi bekliyor onu.
Ameller niyetlere göredir, her şey başlangıçla ilgilidir.
Farkında olmadan öylesine kullandığınız tek bir kelime, uzun bir mutsuzluk zincirinin ilk halkası olabilir.
Ama eğer farkındaysanız,
Küçük bir fark, hafif bir esneme, sadece çok küçük bir dönüş, büyük farklılık yaratabilir.
Çok ama çok dikkatli olmanız gerekir, sâdece gerekli olan kelimeleri kullanmakta…
Ağır bir kavram yükü taşıyan
Kirlenmiş, yorulmuş kelimelerden kaçının.
Tartışma yaratan, ayrılık ve çekişmeye neden olan bölücü kelimeleri değil, el değmemiş tâze kelimeleri, sâdece hissiyâtınızı ifâde eden net kelimelerle nefes alıp verin.
Evet efendim ne demiş eskimeyen güzellerimiz:
“Üslûb-u beyân ayniyle insân”
Seçtiğimiz her kelime ile testide ne varsa o sızıyor dışarı…
Sözü süzüp de söyleye söyleye kelime mütehassısı haline gelince hayatın bütün akışı değişecektir.
İlişkileriniz tamamıyla farklı olacaktır çünkü bir ilişkinin %99’u kelimeler ve hareketlerle ifade edilir. Aslında okumasını bilene vücût hareketleri de birer kelimedir.
Bir kelime mutsuzluğu çağrıştırıyorsa, öfke, çatışma, tartışma, ayrılık kapısı açıyorsa onu derhâl bırakın.
Hatırlarsanız daha önceki yazılarda kelime hazinenizden eksiltmeniz gereken zararlılardan bahsetmiştik:
Yalnız
Ayrı
Ben-im gibi…
Aynı muzır kelime daha önce sizin için çok fazla sorun yarattı ve onu yine ağzından kaçırdın. Onu hâlâ niye içinde taşıyasınız ki? Güzellikle salıverin. Onun yerine geçebilecek daha temiz bir şey koyun.
Bir çuval laf söyledik ama itiraf etmemiz gereken gerçek şu ki kelimeler, nâdiren bir şeyi değiştirir.
Hayatta en büyük mürşit, en güzel öğretici; doğrudan deneyim, acı ve sessizliktir.
Aslında en iyisi sessizliktir.
Ondan sonraki en iyi şeyse şarkı söylemektir.
Çünkü müzik, aşkın ve kelimelerin âheng ile dansıdır vesselâm