Evvele yolcuğumuzda, Mısrî dedemiz nefesiyle demlenmeye devâm ediyoruz
Göz kulak dil kapıların bağla muhkem bir zaman
Ola kim Hak’tan yana gönlünden ola feth-ü bâb
[Cenâbı Mısrî]
Göz, kulak ve ağız kapılarını yani tabiatını bu kesretten, çok ve çeşitli görünen sûretlerden sağlamca bağla ki Haktan yana senin kalbinden bir vuslat kapısı açılsın…
Bütün mânevî öğretilerin nihai amacı, gözlemimizi içe doğru yönlendirerek (murakabe) “düşünce süreci” olarak içine düştüğümüz dolabı tanımayı öğrenmektir.
Bir zaman yüz verme dünyâ ehline uzlette ol
Akl u fikrin bir yere cem et yüzüne çek nikâb
Bir süreliğine çokluk âleminden kendine çekil, düşüncelerini bir yerde topla, yüzüne örtü çek, seyr ü sülûkun evveli budur.
Bu yüzden asıl ibadet, dışardaki bir şey, bir faaliyet, bir ilişkiyle ilgili değildir; bu aslında sanki başka birinin konuşmasına dikkat ediyormuşsunuz gibi “kendi düşüncelerinize” dikkat ettiğiniz kesintisiz bir süreçtir.
Yavaş yavaş “konuşmacı ve gözlemci” arasında bir ayrım yaratılır, nihayetinde içinizdeki gözlemciyi fark ettiğinizde, kendinize ermiş olursunuz.
Gözlemciyi nasıl anlamalıyız?
Gözlemci, bütün duyulardan zihne girenleri gözlemleyen ve fark edendir
Birinin sosyal medyada yorum yaptığını görüyorsunuz, parmak uçlarınız dokunsal geri bildirim veriyor, duygularınızın bir şeye sinirlendiğini görüyorsunuz, parlak bir fikriniz var.
Gözlemci tahtına oturur ve her şeyin zihne girişini izler.
Gözlemci tahtına oturur ve her şeyin zihne girişini izler.
– Peki bu gözlemci midir asıl ben?
Her iş, başından başlar
Adım adım ileri
Henüz vakti var…
Neye “ben” demeyeceğimizi
kendi deneyimizle iyice bilelim yeter
Hemen bir misalle olayı canlandıralım:
Altı ayrı girişi olan bir karınca yuvasında saklanan maharetli bir kertenkeleyi “yakalamak” istediğinizi fikre delim bir kere.
Kertenkele bu girişlerden herhangi birinden siz fark etmeden kaçıp gidebilir öyle değil mi?
Kertenkeleyi yakalamanın en iyi yolu beş deliği kapatıp altıncının dışında sabırla beklemektir.
Beş engellenmiş delik beş duyudur. Bu beş kapıdan akanlar sürekli aktığından gün içinde farkındalığımız zayıftır.
Beden sabit, sırtımız dik olarak hareketsiz oturduğumuzda, görme, işitme, koku, tat ve dokunma hissi ile meşgul olmayız, o kapılardan içeri bir akış olmaz.
Beş açıklık kapatıldığında, sessizlik içeriye yayılır ve artık kertenkelenin etrafta koşuşturduğunu duymak mümkün olur. Nihayetinde yorulup kaçmaya çalıştığında, onu derhal yakalayabiliriz.
Böylelikle kendi duygu ve düşüncelerimizi gözlemlemeye başladığımızda, onların hiç dinlenmeden nasıl da zıp zıp zıpladıklarını görürüz. Bir an bir şeye takılırlar ve sonra hemen başka bir şeye atlarlar.
Eleştirileri, fikirleri, şüpheleri ve korktuğunu bile bilmediği şeylere yönelik korkuları dinleyin.
Zihnin yaşadığı iklim olan “ikilik-dualite” nedeniyle düşüncelerin gerçekliği nasıl gizlediğini anlamaya başlayacaksınız. Zihinde üretilen karmaşık yalanları ve kendini aldatmanın derecelerini görmeyi başlayacaksınız
Sürekli dönüp duran arzu-korku zevk-acı çemberinin sadece bir yanılsama olduğunu edeceksiniz. Bu seyrin sonunda kertenkeleyi kuyruğundan yakalamanız uzun sürmeyecektir.
Sanki başka biri konuşuyormuş gibi kendi düşüncelerinize dikkat etmeye çalışın. Eğer bu “biri” rahat ve huzurluysa, sorun o kadar da ciddi değildir.
Ama eğer bu ses sizi mutsuz, küçük, değersiz ve suçlu hissettiriyorsa, o zaman siz farkına bile varmadan, sizin için istenmeyen bir yaşam gerçekliği yaratıyor demektir
Hangi gelenekten gelirse gelsin bütün ermişlerin bu yüzden bir “mağara dönemi” vardır. Adı ister halvet, çile, inziva olsun ister “üç ay boyunca duvara karşı sessizce oturma”
Bu süreçte tüm açık kapılar engellenir, üstüne üstlük konuşma, yazma veya okuma yok çünkü PYD bir terör örgütüdür. (P)aylaşım (Y)apmadan (D)uramama
Bırakın bu süre boyunca kertenkele kafasını mümkün olan her köşeye çarpsın.
Düşüncelerinizi sanki uzaklardan bir ses geliyor gibi duymaya başlamanız biraz zaman alır. Yavaş yavaş onları ciddiye almayı bırakırsınız çünkü onlar kendilerini tekrar edip dururlar. Giderek kendinizi nâhoş düşünce akışından ayırmaya başlarsınız. Bir sonraki aşamada bu aralar daha da kopuk hale geldikçe, düşüncele boşlukları daha da genişler ve düşüncesiz anlar uzar.
Bir gün âniden içinizde derin bir sessizlik duyulur.
Sonra bir kuşun seslendiğini ve diğer bir kuşun cevap verdiğini duyarsınız.
İşte biri uçup gidiyor, belki de incinmiş
Ama sonra aynı yönden gelen başka kanat çırpınışlarını da duyarsınız ve heyecanla dolu bir kalple, yalnızca büyük, mükemmel, tam bir özgürlükten oluşan alışılmadık bir mutlulukla onlarla birlikte uçarsınız.
Ey garîp bülbül diyârın kândedir
Bir haber ver gülizârın kândedir
Sen bu ilde kimseye yâr olmadın
Var senin elbette yârin kândedir
Harika bir yazı teşekkürler,
Bu konunun devamı gelsin inşallah..