Kendine bir adım öteden, bir nefes önceden bakmazsan kim olduğunu asla keşfedemezsin.
[J. Saramago]
Dersimiz: Kendini Tanımak (Men ‘Aref)
Yöntem: Hayat Boyu Öğrenme
Süre: Hayat Boyu
Bir kişinin gerçek doğasının tanınması, anlamayanlar tarafından, daha doğrusu zihni kullanarak bu işi çözebileceğini sanan akılperestler arasında asırlardır gizemini korumuştur.
Naaapsınlar meseleyi zihinle çözemeyince, apaçık görünüp duran bir gerçeğe “sır” deyip geçmişler…
Oysa saf farkındalık, her deneyimimizin en sıradan, en tanıdık, en ilkel ve bölünemez parçasıdır, ne parçası fon müziğidir.
Basit bir hâdise üzerinden “farkındalık duruşu” ne gerektirir okuması yapabiliriz.
Önce şeylerin göründüğü gibi olmadığı dünyadan bir haber nakledelim:
Olay, geçtiğimiz günlerde Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesine bağlı Soylu Mahallesi’nde düzenlenen bir düğünden sonra yaşandı. İddiaya göre düğünde halay çekilirken, halay eşliğinde çalan müziğin kesilmesi yüzünden E.A. ile F. A. arasında tartışma çıktı. İkili arasındaki tartışma alevlenirken, çıkan kavgada E.A. yanındaki bıçak ile F.A’yı bıçakladı. Olay sonrasında: Bir ölü, bir yaralı…
Zâten düğün, ilişkilerin düğümlendiği bir olay.
Eh zaten hayat dediğimiz, bir nevi ilişkiler akışı değil mi?
Sen ve ben kendimize bir “ben-im” duvarı örmüşsek ve ara sıra o duvarın üzerinden gözetleyerek tepkisel eylemlere geçersek sadece hayatta kalırız, yaşamaya bir türlü başlayamayız.
Oysa bilinçsizce, derinden, duvarın altında akrabayız.
Gelelim düğündeki tartışmaya…
Öncelikle şunu iyi bilelim:
Ayrı benlik dediğimiz ego arzu-zevk ve kork-acı sarmalına dolanmadan varlığını devam ettiremez ve karşılanmayan beklentiler, engellenen arzular her zaman öfkeye yol açar ve öfkenin altında hep bir acı yatar.
İkincisi:
Eğer sen işbirliği yapmazsan kimse seninle tartışamaz.
O hâlde asla kimsenin öfkesini daha fazla beslemeyin. Öfke ateştir, yangına körükle gitmeyin.
Kızgın kişi yanıyordur ve ancak sizi de kızdırabilirse tatmin olabilir.
Biri yangın yerinde puan kazanmaya karar verdiğinde bırakın puanı, zafer onun olsun, bu içi boş bir zaferdir.
Unutmayın tartışma ancak iki ego arasında tutuşabilir.
DEVÂM EDİYORUZ…
Öfke kelimesinin doğduğu kaynak da çok ilginç:
Eski Türkçe öpke>övke hem “akciğer” hem “hışım, kızgınlık” demek yani kelime bir yandan da öp- “öpmek, yutmak, ani nefes almak” fiilinden yuvarlanarak geliyor.
Ve öfke öyle bir dalga ki beslendikçe şiddeti artıyor, böyle durumlarda “öfke topuklarına çıkmak” ve “öfkesi kabarmak” deyimleri muhatap bulduğu sâhili dövüyor.
Bakın işte bilim dilimiz de bunu doğruluyor:
Duygular vücudumuzda sadece 90 saniye sürer.
Bundan sonra, hormonal akış durur, fiziksel reaksiyon dağılır, yangın söner.
Tabi, zihin (burada sürüngen beyin) devreye girerek, öfkemizi geçmiş olaylarla ilişkilendirmeye başlamadığı, hikâyeyi büyütmediği sürece…
Geçmişten de destek alarak nefretini ve öfkesini besleyen ise kendini yakıyordur zâten.
Gelin bir de Varlığın Sevinci’yle kendimize gelelim:
Kendisinden tavsiye isteyen bir gence:
– Lâ tağdâb: Öfkelenme
buyurduktan sonra
“Biriniz öfkeliyse otursun”
evrensel yasasını koyan İnsanlığın Tarifi değil miydi?
Bu hadîs, çok geniş okunmaya müsait.
Eğer sende öfke varsa yanıyorsun, ayağa kalkar, eyleme geçersen yakmaya devam edeceksin. O yüzden ayaktaysan otur ve yavaşla veya git suyla temas et, küçük-büyük abdestle kendini fabrika ayarlarına resetle.
Ve sen ey kavgaya çekilme ihtimali olan:
Öfkeli birini görürsen muhatap alıp karşısında dikilme, ilgini, enerjini, dikkatini oraya akıtıp yangını besleme.
İlgi görmediğinde her müşteri dükkanı terk edecek, her misafir evden ayrılacaktır öyle değil mi?
Nihayetinde asıl pehlivan öfkelendiğinde kendine hâkim olabilen, yangına izin vermeyen, neye ben demeyeceğini bilen, değil midir?
Öyle ya kaynar suda yansımanızı göremediğiniz gibi öfke geçene kadar da gerçeği göremezsiniz.
“Öfke gelir göz karartır, öfke gider yüz kızartır”
dememiş mi büyüklerimiz…
Bir anlık öfkede bir anlık sabır, bin anlık pişmanlığı engeller.
[Cenâbı Şâh-ı Velâyet]
Kendini dinlediğin için teşekkür eder,
Kolaylıklar güzellikler dilerim.
Muhabbetle güzeller güzeli…
Allah razı olsun bu faklı ve harika paylaşımlar için..