Bırak ya da sürüklen
İkinciyi çözen okumalardan
Ayrılık yaramıza şifa olsun niyetiyle…
Gökyüzünde evreni yaratan görünmez bir adam olduğunu söyleyin, çokları size inanacaktır. Boyanın ıslak olduğunu ve emîn olmak için dokunmaları gerektiğini de söylerseniz…
[G. Carlin]
Dünya, özünde gerçek dışı olan sahte bir görünüşden başka bir şey değildir. Gerçek olmayan, yalnızca siz ona inandığınız için gerçekmiş gibi görünür. Onu gerçek olarak kabul ederek ona gerçeklik verirsiniz. Şüphe et, sona erecek!
[R. Maharsi]
Gelmiş geçmiş bütün manâ ehli, bu dünyanın yanılsama, rüyâ, aldanış yurdu yani yalan dünyâ olduğunda hemfikir olsa da…
Ehl-i dünyanın bunu anlaması çok zor zîrâ sadece “bu dünyayı” biliyoruz, bununla kıyaslayacak başka bir dünyamız yok. Bildiğimiz tek gerçek bu.
Hiç kimse de dünyadan çıkmadan dünyayı bilesi değil, “ölmeden ölme” meselesinin çözümü bu yüzden dünyanın tek sâhici gündemi, insanın zorunluğu mesleği.
Bu dünyadan, sadece buraya gelirken getirdiklerinizi götürebilirsiniz.
Sadece ölümün elinden alamayacağı şeyler gerçektir (realistic) diğer her şey ise gerçek dışı (fantastic)
Ve tüm bu fantastik şeyler, rüyalarla aynı malzemeden aynı yapılmıştır.
Arzu olmadan, çabalayıp durmadan var olamazsınız. Egon, benlik kavramı bir şey değil, bir süreçtir, eylemdir.
Ego, içinde oturan sabit bir cisim değil, onu her an yaratmanız gerekir. Ego var çünkü arzu pedalını çevirmeye devam ediyoruz çünkü bir şey elde etmek için çırpınmaya, kontrol etmeye devam ediyoruz çünkü kendimizin önüne atlamaya devam ediyoruz.
İşte ego olgusu budur, geleceğe atlama, var olmayana sıçrama egoyu yaratır, bir serap gibi var olmayandan, yok yere çıkar. Başka bir şeyden değil ancak arzu-hayal ikilisinden oluşur.
Ama arzuyu durduramazsın, sadece onu anlayabilirsin. Onu durdurmak tam da bu anlayıştadır. Arzu anlaşılmalıdır. Bunu anlayabilirsin, ne kadar yararsız olduğunu açıkça görebilirsin.
Bunu anlamak için ikinci el idrakler, ezbere inançlar değil bizzat deneyim ve doğrudan bir algı gerekir.
Şeylerin göründüğü gibi olmadığı bu illüzyonda kimse aynı dünyada yaşamıyor, herkes kendi dünyasında yaşıyor.
Çünkü etrafınızda kendi hayal dünyanızı yaratıyorsunuz. Uyanmadığın sürece rüya görmeye devam edeceksin. Dünya gerçek değil çünkü bildiğiniz dünya hayallerinizdeki dünyadır.
Bir gerçeklik var. Bunu bir kez anladığınızda, bu sözde gerçeklik, gerçek dışı hale gelir. Rüyada, rüya gerçektir. Rüya bedeninde, rüya kumaşından dertler…
Rüyanın içindeyken, kendi gerçekliği vardır ve tek gerçeklik budur aslında kurgu olan diğer her şey, tamamen gerçek dışıdır ama rüyanın içinde kaldığın sürece karşılaştırma imkanı yoktur.
Bir uyanış var, bu uyanışın mutlak gerçekliğine kıyasla, tüm bu göreceli rüya gerçekliği, gerçek dışı hale geliyor. Gözlerini açarsan başka bir gerçeklik ortaya çıkıyor.
Adam uyuyor. Kendi hakkında bilinçli değil. Kendini tanımıyor. Nesnel dünyada pek çok şey biliyor ama mevzuyu bilmiyor. Özne bilinmeyince, o öznenin bildiği nesneler de tutarlılığını kaybediyor.
Zihin hâliniz sanki bir film izlemeye gitmişsiniz gibi. Ekranda film akıyor ve sen onun içine o kadar dalmışsın ki, bildiğin tek şey film, ekranda ne görünüyorsa o.
Rüya sadece filmdir. Dünyayı yansıtan zihindir. Dünya, zihnin aynasına yansır. Onunla o kadar derinden ilgilisiniz, dikkatin o kadar filmde ki onunla o kadar özdeşleştiniz ki kim olduğunuzu tamamen unuttunuz. Rüyayı gören, rüyada kayboluyor gibi.
Bu “kendini bilmeme” hâli uykudur. Uykuda geçe rüya, bilinç üzerinde bir film yaratır. Rüya tamamen sona ermedikçe, filmden çıkmadıkça kendi gerçekliğine uyanamazsın.
Aslında dünyada bile değiliz. Dünya dışımızdaki şeylerden değil, rüyalarımızda(n) oluşuyor.
Sözün aslı buydu:
İnsanlar hep uykuda
Ölünce uyanmada
İçerde gördüğüm rüya
Dışarda gördüğüm dünya
Malzemesi aynı oysa
Hayâl olmasa rüya
Hâfıza olmasa dünya
Bir andan fazla sürmez oysa
Rüyası dünya dünyası rüya olana
Hiçbir şeyden geçmek gerekmez ona
Her dem kendine gelen O’ysa
[Abdal Kadrî]
İşte böylece herkes kendi rüyâsında, kendi hayal dünyasında yaşar. Eğer aniden tüm rüyalar-film bilinçten-ekrandan kaybolursa, dünyanız da yok olurdu çünkü dünyanız sizin rüyanızdı.
Gördükleriniz gerçek değil, planlanmış (mind-made) bir yalandır. Dünyanız bir benlik tarafından yaratılmıştır. Sizin dünyanız, yansıtılmış bir dünyadır. Gerçek dünyayı bir ekran olarak kullanıyorsunuz ve üzerine kendi fikirlerinizi yansıtıyorsunuz.
Kendini keşfetme (feth), miraç, aydınlanma, basitçe “uyanmaktan” başka bir şey değildir. Kendine gelmiş için, tüm yaşamlarımız sadece türlü rüyalardır.
Bunlar iyi rüyalar olabilirler, kötü rüyalar olabilirler, kabus olabilirler ama yine de rüya işte…
Her insan bir evrendir ve bu evrende tekrar yoktur, bu sebeple aydınlanma gâyet bireysel ve biricik bir süreçtir. Çünkü bu bir aydınlanma meselesi değil, şartlanma meselesidir ve herkesin farklı koşulları vardır, bu yüzden iki kişinin yolu asla aynı olmayacaktır.
Ne kadar yakın olurlarsa olsunlar yan yana yatan iki kişinin, asla aynı rüyayı göremeyeceği gibi…
Seri hâlde yavaş yavaş devâm ediyoruz…
Allah razı olsun.
Deccal de Metaverse ile yalancı cennet vaat edecek!.
Rüya içinde rüya…..