Selam deyip geçmeyin

Ne muhteşem bir parola; “selamun aleyküm” السلام عليكم ve karşılığı “ve aleyküm selam”. Selam, yani silm, barış, güven, selamet. Selim ve sağlıklı olma.

selam_olsun

Allah’ın isimlerinden biri, “es-Selâm”. Güvenin ve selamette olmanın kaynağı demek. Bu aynı zamanda Allah’ın barışı, güveni ve selameti istediğinin göstergesi.

es-Selâm: Ayıplardan sâlim olan enbiyâ ve evliyâsını selamete sevk edici, azaplardan sâlim kılıcı, acı ve zararlı görülen işlerin bile sonunda hayır halkedici olan Zât-ı Akdes.

“Selamun aleyküm”, dua makamında bir selamlaşma. Yani selamette ve güvende olasın, Allah’ın Selam ismi sende tecelli etsin demek. Karşınızdaki insan da aynı duayı size yöneltiyor, siz de öyle olasınız diye dua ediyor. Işığın aynalarda yansıması gibi, selamet katlanarak çoğalıyor. Mümin müminin aynasıdır.

“Selamun aleyküm” bir bakıma da, benden emin ve selamette olabilirsin, ben de senin öyle olmanı istiyorum demek.

Toplum içindeki bir insanın akşama kadar bu duayı onlarca kez tekrarladığını ve aynıyla karşılık bulduğunu düşünün. Eğer bu bilinçli bir eylem olarak yapılırsa Allah’ın bu isminin tecellisi hüzme hüzme toplumun ve insanların üzerine inecek de inecek. Böylece toplumda barış ve selamet oluşacak, en azından buna katkı sağlayacak demektir.

Elbette selam güvenin ve barışın sebeplerinden sadece bir tanesi. Başka sebepleri de var. Kardeşine gıyabında dua etme, gıybetini etmeme, suizan etmeme gibi. Ayrıca barışı ve güveni bozan sebepler de var. Onların da terkedilmesi İslam ahlakının gereği. Hepsi harmanlandığında galip taraf insanda ve toplumda etkisini gösterecektir.

سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ
Müminler cennete girerken de bu parola ile karşılaşacaklar. “Selamun aleyküm, ne güzel şeyler yaptınız, buyurun ebedi yurdunuza”  [Zümer:73] denecek onlara.

Allah Rasulü(sav) buyuruyor ki: ‘İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi sevmenizi sağlayacak bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yaygınlaştırın’.

Demek selam aynı zamanda sevginin anahtarı, sevgi de cennete girebilmenin. Selamlaşma bir insan eylemi, aynı zamanda önemli bir kültür öğesi. Selamlaşmanız sizin ait olduğunuz, ya da olmak istediğiniz kültürünüzü de belirler. Kültürünüz, yaşama biçiminizi, yaşama biçiminiz de manevi değerlerinizi, hatta inancınızı oluşturur.

“Selamun aleyküm” yerine kullandığımız; günaydın, iyi günler, merhaba gibi kelimeler de güzel kelimeler. Ama bunlar profan, yani manevi bir atıfları yok. Kuru bir temenniden ibaret. En nihayet, gününüzün aydın olmasını diliyorum demek gibi bir iyi niyetin ifadesi. Ama sizin öyle istiyor olmanız karşı tarafa bir şey kazandırmıyor, çünkü bu bir dua anlamı taşımıyor.

… Ama bizde şimdi, sanki “Selâmün aleyküm!” demek kabahatmiş gibi… Sen adama, “Selâmün aleyküm!” diyorsun; ne yazık ki, kıymetini anlamıyor, “Günaydın!” diyor… Halbuki, “Selâmün aleyküm!” demek, “Allah sana dünyada da iyilik versin, ahirettede iyilik versin; seni cennetine soksun!..” demek. Adam ilericilik sanıyor, “Günaydın” demeyi… Gün, aydın tabii ya; güneş doğduğu zaman ortalık aydınlık olur. Bundan basit, bundan daha tabii ne var?.. “Tünaydın” diyor; tün aydın olmaz ki, tün kara olur. (Tün, gece demek.) “Tünkara” demesi lâzım. “Günaydın” “Tünkara” Selâmlaşmanın böyle olması lâzım, gerçek olması için.

Hal böyle iken selamdan yüksünmek, selamı istiskal etmek iman açısından tehlikeli bir durumdur. Selama bilinçli olarak karşı çıkılması, ben Allah’ın ismi olan bu duayı sevmiyorum, istemiyorum, kabul etmiyorum anlamına gelebilir. Bunun da ne olduğu malumdur.

“Selamun aleyküm” Arapça değil, İslamca bir parola. Dünyanın her yerinde her milletten ümmet fertleri bunun anlamını bilir ve kullanır. Hiçbir Müslüman bundan gocunmaz. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de aynen böyle geçiyor. Allah ne kadar İslamca bir kelime ise Selam da o kadar İslamcadır. Selamlaşmamızda Arapça bir kelimeyi neden kullanalım diyenler varsa onlar için söylüyorum. Dinde milliyetçilik olmaz. Bilimde olamayacağı gibi.

Kaldı ki, ‘selamlaşma’ kelimesinin aslı da Arapça, ama onu kullanırız. Ve ilginçtir, bu insanlar ‘merhaba’ demeyi yadırgamazlar da “Selamun aleyküm” demekten yüksünürler. Demek ki sebep selamın Arapça olması değil, manevi referansının bulunması. Yoksa ‘merhaba’ kelimesinin aslı da Arapça.

Sünnette, gelen birisinin selam verdiği gibi ayrılanın da selam vermesi esastır. “Sanmayın ki, ikincisi daha az önemlidir” buyurulur. Ve Allah Rasulü’nün toplayıcı (cevamiu’l-kelim) sözlerinden bazıları:

Selamı yaygınlaştırın, açları doyurun, akraba ilişkilerinizi canlı tutun, herkesin uyuduğu seher vakitlerinde kalkıp namaz kılın, o zaman cennete selam ile girin! Râvi: Hz. Ebu Hureyre (ra) Ramuz el-Ehadis (72:14)

Ehli Cennet, nimetlerine dalmış halde iken kendilerine bir nur zahir olur. Başlarını kaldırınca görürler ki, Rab, üstlerinden kendilerini şereflendiriyor. Ve “Esselamü aleyküm ya ehli Cennet” diye buyuruyor. İşte bu, Allah Tealanın Kur’andaki “Selamün kavlen mirrabbirrahim” ayetindeki buyurmasıdır. Ondan sonra Allah onlara nazar eder, onlar da Allah’a nazar ederler. Ve Rablarına nazar ettikleri müddetçe, başka hiçbir nimete iltifat etmezler. Ta ki, Allah Tealanın temâşâsı kalkıp, nuru ve bereketi kalıncaya kadar. Râvi: Hz. Câbir (ra) Ramuz el-Ehadis (247:1)

Selâm, Allah (z.c.hz)’lerinin isimlerinden büyük bir isimdir. Onu halkı arasıda zimmet kılmıştır. Bir müslüman bir müslümana selam verdi mi, artık onu, hayırdan başka türlü yad etmek haramdır. Râvi: Hz. İbni Abbas (ra) Ramuz el-Ehadis (215:5)

Sizden biri kardeşine kavuştuğunda ona selam versin. Eğer ikisi arasına ağaç, duvar, yahut taş gibi bir engel girip de sonra yine buluşurlarsa, ona tekrar selam versin. Râvi: Hz. Ebu Hureyre (ra) Ramuz el-Ehadis (62:6)

Hâsılı selâmı sabahı kesip selam deyip geçmeyelim!

Göklerde son ilâm:
Allah bir, bir İslâm.
Şekiller elif lâm;
Esselâm, esselâm
Yer çökük, gök soluk;
Diz bükük, saç yoluk.
Ne varsa korkuluk
Ne bir harf ne kelâm;
Esselâm, esselâm.
Bu hayat bir ezber;
Hayattan ne haber,
O’nunla beraber?…
Ne bir harf, ne kelâm;
Esselâm, esselâm.
Ön ve ard, sağ ve sol,
Bin yolda yol bu yol.
Emir: Öl yahut ol!
Ne bir harf, ne kelâm;
Esselâm, esselâm.
Elinde alâmet,
İzinde selâmet
Tek isim… Muhammed..
Ne bir harf ne kelâm;
Esselâm, esselâm.