Mevlevi nakşı

Azizim, Mevlevi ve Rıfai tarikatındaki adetlerin Nakşilerde olmamasının sebebi nedir?

Tarik-i Nakşibendiyye’de, öteden beri zikir hâfi, gürültüsüz, kalbî yapılır. Onların zikirleri cehrî yâni sesle olmayıp derûnîdir. Maksadın kalp zikri olduğunu söyleyerek ağızları ile değil içten zikrederler. Cehren zikretmekten maksat yine kalp zikrine varmaktır. İşte onun için de maksat kalbi temizlemek olduğundan zikrimiz de hafidir, kalbidir, derler. Halbuki diğer tarîkatlere mensup olanlar, zikirlerini nefislerine de duyurmak isterler ve onu zikre alıştırdıktan sonra tedricen kalbe giderler.

Sünnet-i seniyyede var mıdır yeri?
Tekkelere kudümlerin, halîlelerin kabulü esâsı, Resûlullah Efendimiz’in Medine’yi teşrif buyurdukları vakit Medine ahâlisinin, sevinçlerinden sütuhlara çıkarak, ellerine ne geçtiyse, sahan kapağı mı olur, teneke mi, def mi ne buldularsa bunlar ile sevinçlerini izhar etmelerinden alınmıştır.

Semâ ve musiki?
Semâhane denilen yer, nefis ile muharebe hâlinde olunduğundan, sanki bir muharebe meydanıdır. Nitekim Resûlullah, cihattan avdet buyurdukları vakit: Biz küçük cihaddan büyük cihâda avdet ettik, buyururlardı. Sancaklar, teberler, topuzlar ve bir arada ilâhîler, naatlar, tevşihler okuyan zâkirlerin, birer asker sayılan dervişleri nefis muharebesine teşvik edip o heyecanı uyandırmaları, hep insanın yüksek duygulara doğru yol alması içindir ve bütün bu ilâhî nağmeler, sesler, sözler bakınız bunlar ile ne diyoruz? Allah diyoruz. Davulla dümbelekle hep onu söylüyoruz, demektir.

Yoksa, kudüm ve halîle vurmak, ilâhî ve naat okumak tarîkatin şartı değildir. Tarikattan maksat, nefsin ıslâhıdır. Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı zikretmesin. Niçin davulun, defin Allah demesini hoş görmeyelim? Kulağın varsa ne ses çıkardığını işit!

Bir gün Hazret-i Ali(kv) Efendimiz yolda giderken bir kilise çanını dinlemek üzere durmuş ve zevkle dinlemeye başlamıştı. Kendileriyle beraber bulunanlar: Yâ Ali, bu kilise çanıdır, neden dinliyorsunuz? dediler. Hazret-i Ali cevaben: Evet kilise çanıdır, fakat Hak! diye bağırıyor, onu dinliyorum, buyurdu.

Yine bir defasında Hz. Pir Mevlânâ’nın “Mûsikî (rebab sesi) cennet kapılarının sesidir” dediği, orada bulunan ve mûsikîyi inkâr edenlerden birisinin; “Biz de o sesi işitiriz fakat neden o sesten sizde hâsıl olan duygu bizde hâsıl olmaz” demesi üzerine Mevlânâ, “Bizim işittiğimiz kapıların açılmasının sesi, sizin işittiğiniz ise kapıların kapanmasının sesi olduğu için aynı duyguları elde edemiyoruz” cevâbını vermektedir..

Ney kuru, değnekler kuru, kudüm üstüne gerilmiş deri kuru o halde bu ALLAH sedası nereden geliyor? [Hz. Pir Mevlana]

Her ne ki seni Allah’tan gafil etmezse ve Allah’ın aşkını sende ziyâde ederse, onu can kulağı ile dinle. Her ne ki seni Allah’tan gafil ederse, ondan kaç! Allah’a olan aşkını ziyâdelendiren ve Allah’a gittikçe seni yaklaştırandan niçin korkarsın?