Tâc-ı Târik-i Cerrahiyye

Dört terk üzerine kırk dallı tâcın sır ve şekilleri:
Halvetiyye tarikatının Sünbüliyye, Şemsiyye, Cerrâhiyye (Hz. Nureddin Muhammed bin Abdullah er-Rumi el-İstanbuli (v.1720)’ye nisbet edilir. Halvetiyyeden Ramazaniyye’nin şubesidir), Sinâniyye ve Bayrâmiyye kollarının saadet tacları beyaz ve sarı çuhadan yapılmıştır. Dört terkli ve kırk dallı, pamuklu kırk dikişlidir. Merkez kutbunda düğme yoktur. Destârları siyah ve yeşildir.

taci_serif_cerrahiyye

Yukarıda resmedilen tâcların istivâlarının dört kapı üzerine kırk dallı  oluşunun sırları şunlardır.

1. Bu tarikatların sâlikleri etvâr-ı seb’adan, yani yedi nefis tabakasından zâhir olan dört kapı üzerine kırk menzil itibarıyla seyr-i süluk ederler. Yedi tavır: Tab'(tabiat), Nefs, Kalp, Ruh, Sır, Hâfi, Ahfâ

Dört kapı ile kırk menzil şunlardır:  Kırk menzilden on menzili nefs-i emmârenin kötü tabiatı ile ilgili olan şu hallerdir:

1. Dünya sevgisi
2. Yalan
3. Hased
4. Kibir
5. Gazap
6. Nefsâniyet
7. Nifak
8. İşret
9. Cehâlet
10. Cimrilik

Bunları terk etmek, sâlik için en gerekli husustur. Kırk menzilden şu on menzil “nefs-i levvâme” ye aittir.

1. Tamah
2. Ucûb
3. Gıybet
4. Mekr, hile
5. Kin beslemek
6. Riyâyı terk
7. Tevbe
8. İnâbe
9. Perhiz
10. Riyâzet üzere olmak

“Nefs-i mülhime”nin on menzili ubûdiyet (kulluk) içindir.

1. Korku
2. Huşû
3. Verâ
4. Tebettül
5. Recâ
6. Rağbet
7. İhlâs
8. Tefekkür
9. Uzlet
10. Zühd üzere olmak

“Nefs-i mutmainne”nin on menzili “yakîn” üzere olmak içindir.

1. Sehâvet, cömertlik
2. Kanaat
3. Teslimiyet
4. Tevâzû
5. İstikâmet
6. Sabır
7. Hayâ
8. Rızâ
9. Edep
10. Tevekkül

Bunların hepsi kırk menzildir. Halvetiyye tarikatında giyilen tâcın sırrı, “Bu kırk menzil ile nefsimi değiştirdim ve yüksek ahlaka eriştim” demeye işaret eder. Allahım cümle kardeşlerimize kolaylıklar ihsan eyle, cümle dervişlerin başarıya ulaştıranı ve mürşidi Sensin.

Sırrını sır eyle, işini tefekkür eyle, ikrârını saf eyle, ibretle bak. Erenlerin sırları hususunda uyanık ol, varlığını aşka ver. Hakkı özünde mevcut bil, mahbûb-ı canda yok ol. Fakr içinde fahr bul. Ehl-i hâl-i ârif ol. Fakr u fenâda hoş bekâ bul. Sülûkun aşk u muhabbet, varacak dostun Allah olsun, diyelim yâ Hû, yâ men leyse illâ Hû…

Tâlib-i feyz-i Hudâ’yız Halvetî Cerrâhî’yiz,
Câlib-i fevz-i Hudâ’yız Halvetî Cerrâhî’yiz..
Cerrâhî’den bâde-i aşk nûş eyledik ezelde,
Biz ol bülbül-i şeydâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..

Çün cemâl-i Mustafâ’ya âşık olduk gönülden,
Bir nigehe can fedâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..
Hazret-i Hayder-i Kerrâr gönlümüz sultânıdır,
Çâker-i âl-i abâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..

Ehl-i beyte muhabbette dost oluruz dost ile,
Buğz edenlerden cüdâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..
On iki imâm ile on dört ma’sûm baş tâcımız,
Üftâde-i su’adâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..

Cihâr yâr-ı güzîne de ashâb ü ansâra da,
Ta’zîm ü tekrîm edâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..
Rehberimiz kitap sünnet düstûrumuz şerî’at,
Ehlullâha muktedâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..

Biri iki göremeyiz tevhîddedir yolumuz,
Sâlik-i râh-ı rızâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..
Hazret-i Pîr Nûreddîn’den irşâd aldık vuslata,
Nâil-i cûd ü atâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..

İtikatta ehl-i sünnet vel-cemâat yolumuz,
Kalender-i hoş-edâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..
Erenlere belî dedik yollarına baş koyduk,
Ehl-i aşka mübtedâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..

Mezhebimiz Hanefî’dir meşrebimiz Halvetî,
Râh-ı Hak’da hüveydâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..
Gazâ-yı ekber eyleriz nefsimizle dem-be-dem,
Hem hatâ-pûş ridâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..

Meydân-ı aşkta uryânız Dîvân-ı Hak’da giryân,
Devrânda mest-i sevdâyız Halvetî Cerrâhî’yiz..
Her birimiz bir velîdir hamdülillah Aşkıyâ,
Bâb-ı vuslatta gedâyız Halvetî Cerrâhî’yiz

O’nun ayından, Uşşâka salâ

Ey âşık,
Uykun varsa yol üstünde uyu! Hak yolundan uzak durma, orada yat.
Belki bir yolcu orada uyandırır, uykunu giderir, açılırsın!
Hz. Pîr(rh.a)

“Ve O’dur suçları örten ve çok çok seven  [Bürûc:14]

 

irfanmeclisi

Bu mevsimin güzellikleri karşısında mest oldum, bir şey söyleyemeyeceğim! Ey görünmez güzellikler şarabı sunan saki; bu güzelliklerden sen bahset! Çünkü, senin aklın başında. O eşsiz ve pek büyük yaratıcının lütfu ile acayip bir aynacının elindeki şu gönlüm, ayna gibi susarak, dilsiz dudaksız bir şeyler söylüyor gördüğü güzellikleri aksettiriyor. [Divan-ı Kebir, c. VI, 2696]

 
Bâb-ı Hak açıldı, uşşaka salâ,
Dost yüzü saçıldı, müştâka salâ

Ve Bahar nasıl başlarsa filizlenen ilk çiçeğin açmasıyla, müslümanca yaşanmış bir Cuma’dan haftaya, aya yıla ve ömre yayılan güzellik ile etrafımız güllük gülistanlık olsun diye geldik erenler. Cuma günü ile bütün bir haftaya, ramazan ayı ile bütün bir yıla, ve dahi ömre yayılacak hoş kokular güzel haller derme niyetindeyiz.

Benim her günüm Cuma’dır; hutbem ise dâimidir. Şu minberim yücelerden yücedir; ben mertlik ve insanlık maksuresinde oturmaktayım! [Divan-ı Kebir, c. V, 2589]

Kemâli tahsil, cemali müşahade gayesiyle geldiğimiz alemde, bu niyetle erdik, Habizi zişanın “Şaban benim ayımdır” buyurduğu gül kokulu iklime, şükür kavuşturana, aferin fırsat kollayıp kıymet bilene… Herkes seni kendisine çağırır, Hazret-i Hak açılan bu kapı ile seni sana çağırıyor… duyana!

Madem ki ay  Peygamber Efendimizin pek sevdiği bir ay, onun varlıkla ünsiyet izinden giderek başlayalım söze: Yeni ayın hilalini gördüğünde onu tıpkı beklediği bir misafirmiş gibi karşılar ve adeta onunla hoşbeş ederdi. “Hilal(yeni ay) hayır ve rüşddür (metanet ve kemal-i isabetle dosdoğru gider)” buyuran Efendimiz “Ey Hilal, Seni yaratan ve kavislendirene iman ettim” diye ona hitap ederdi, sanki kendisinden anlayan bir can varmışçasına… (Peygamber Efendimiz’in duaları incelendiğinde anlaşılacaktır ki: O, varlığa cansız, şuursuz nesnelermiş gibi bakmıyor, aksine onları Yaratıcı’nın sanat eserleri, güzel isimlerinin, yüce vasıflarının birer tecelligâhı görüyor, ünsiyet kuruyordu, hoş canlı cansız bütün varlıklar da O’na koşmaya can atıyor, O’nun yakınlık atmosferine girme aşkıyla yanıp tutuşuyor ya…)

Ve devam ediyor:
Ey Allahım, bu ayın ve kaderin hayrını senden diler, şerrinden sana sığınırım. Allah’ım, bu ayı bizler için emniyet, iman, selamet, İslam, Rahman’dan hoşnutluk ve şeytandan sakınma vesilesi olarak üzerimize doğdur.

Can ile cananı itdi hoş bahis,
Can canan oldu, mahvoldu bahis

Madem O’nun sevdiği bir aya girdik, bu günden tezi yok O’nu incitecek hallerden de uzak durmaya başlamalı değil miyiz!? Nasıl mı? (Hak dostun vuslatına perde günah söz, hal, kişi ve mekanlardan uzak durmaya, Oruç ve namazla O’na daha da yaklaşmaya başlayarak)

Geçer bir lahzada rûya misali ömrü insanın,
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma, fahr-i alem-i zişanı incitme

İşte ol Fahr-i alem-i zişanın yolundan gidenlerden, bir gönül erinden, geçeceği yolda eza veren bir çöp gördüğünde eliyle bir bir toplayan yahut parasını verip toplatıp attırmadan yoldan geçmeyen bir güzel insandan bahsetmek dileriz. Aslen Eyüpsultan doğumlu, Evkaf katiplerinden Çöpatlamaz denmekle maruf Şeyh M. Atıf Efendi (i.1835)

Himmetleri üzerimize sayeban olsun deyu bir nutku şeriflerinden alınan uşşak ilahiyi Hafız Sami Savni Özer yorumuyla istifadelerinize sunuyoruz. [203. Mestmp3]

İrfan meclisine erişebilsem, varıp anlar ile görüşebilsem
Aşkın kervanına karışabilsem, yolda bırakmazlar alırlar seni
Aşıklar solmaz taze gülleri, zikr-i tevhid ider daim dilleri
Evliyaullahın nurlu yolları, yolda bulunagör alırlarlar seni
Hazreti Nureddin aşkın rehberi, Atıf dervişlerin edna kemteri
Gelirsen demezler gelme dön geri, kapıdan savmazlar alırlar seni

Vakt-i şerif, Cuma, Şaban-ı Şerif, ömür ve şahsiyetlerimiz,
ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola, 
Aşkullah, Muhabbettullah, Marifetullah,
Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola
Şefaat û nebi cümlemize nasib ola efendim

Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin
Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da
huzur bulasınız efendim

Uykun varsa yol üstünde uyu!

Ey Dost,
Gel gülşen-i tevhide şu bülbül gibi Ya Hû
Nâlan olup Allah diyelim Hû diyelim Hû

163gul

… Zira hakikat budur ki gözler körelmez ve lâkin sînelerdeki kalbler körelir. [Hac, 46]

– Kalpleri nasıl basiret sahibi ve zinde kılarız erenler?
– Yunus Emre der ki Dünya yalandır /Güvenme malına malın talandır / Seherde aşığa uyku haramdır

– E-peki kalkalım geceleri, varalım biz de aşıklar pazarına
– Göğün kapılarının açılıp gönüller muradının, aşıklar vuslatının zamanı
Gece ibadeti, seher vakti müşahadesi lazım. Bu karın tokluğu ile ne mümkün!

– Başka ne lazım?
Kalbi kırık, mahzun, duygu yüklü, pek hassas bir hal (aslından uzak düşmenin, eksik ve kusurları hatırlamanın verdiği, kavuşmanın hasretinin verdiği hüzün, acep ne ola benim halim endişesinin verdiği bir hâl) lazım. Bunca uyku ile ne mümkün!

– Peki ya sonra?
– Hak ile ünsiyet, yakınlık, dostluk lazım, tenhalarda gözyaşı dökmek lazım.
Bu kalabalık, mahlukat, ağyar ile ünsiyet, eşyaya kopmaz bir bağ var iken ne mümkün! Ve’l hâsılı hicret etmek gerek iki gözüm

– Yolculuk nereye dedem?

– Esir-i derd-i gam olan insane bir mahpushane olan dünyasında bir sefer gerektir azizim… Bir yer ne kadar geniş olursa olsun içinden ihtiyarî olarak çıkmak imkanı bulunmayınca, orası hapishane, canlara sürgün demektir. Geçmekte olan şu dünya sürgünümüzde alemi lahute giden Mevlâ zikridir. Hicreti de böylece Mevlânın hoşlanmadığı şeylerden çekinmek, yasak ettiklerini terketmen, âlem-i mânâya ve fezâyı hakikate, alemi lahuta gitmek diye bilmek gerek…

Terk ehline karışan, hem zevkine erişen
Bahr-i ledün ile görüşen, Mevlâ zikridir zikri
Dervişlerin zikri Hû, zikri Hûdur, fikri Hû
Vecde gelip diye Hû, Mevlâ zikridir zikri

Ehlinin dilinden, yolda bekleyen samimi canlara ikramımızdır:

Uykun varsa yol üstünde uyu! Hak yolundan uzak durma, orada yat. Belki bir yolcu orada uyandırır, uykunu giderir, açılırsın! [Hz. Pir(rh.a)]

Bağrı başı Hak için açıkların, gözü yaşı Hak için sâdıkların
Ya ilahi bizlere imdâd kıl, her nefes lütfun ile şâd kıl
Bir güzel hicret sevdalılarına aşk olsun efendim, hu diyelim hu
Hoş kalın, hoş olun efendim..

Vakt-i şerif, Cuma, ömür ve şahsiyetlerimiz,
ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola,
Aşkullah, Muhabbettullah, Marifetullah,
Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola
Şefaat û nebi cümlemize nasib ola efendim

Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin
Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da
huzur bulasınız efendim