Masallar… ah şu masallar! Kahramanlarımızı masallardan seçeriz; hep kendileri gibi olmayı istediğimiz kahramanları. Düşmanlarımızı da hakeza! Kızdığımız, nefret ettiğimiz düşman tipini önce masallarda buluruz, sonra onları hayatın içerisinde ararız. Düşmanlarımız gibi olmak istemeyiz asla; ya kaçarız kendilerinden, ya savaşmayı seçeriz.
Ya şu La Fontain masalları?!
Hadi önce masalın aslını bir dinleyelim:
İçinizde kargayı bilmeyeniniz yoktur hani… Kuşkusuz hepiniz görmüşsünüzdür. Sivri gagalı, kapkara bir kuştur karga. Tüyleri çok parlaktır, ürkek bir kuştur. Çıt diye bir ses duysa pır diye uçuverir hemen. Kargaların büyük bir kusuru vardır: hırsızlık yapmaya bayılırlar. Yeni ekilmiş tarlalardaki tohumları yerler. Çiftçileri büyük zararlara uğratırlar. Çiftçiler insan var sanıp ta korksunlar, ekinleri yemesinler diye korkuluk dikerler tarlalarına. Ama bazı kargalar korkuluktan korkmazlar, dahası onların üstüne bile konarlar. O zaman çocuklar taş atarak kaçırmaya çalışır onları. Sık sık hırsızlık yaptıkları için adları hırsız kargaya çıkmıştır.
İşte böyle hırsız bir karga varmış. Bu hırsız karga bir gün nerden çaldıysa biri parça peynir çalmış. Çaldığı peynir parçasını gagasının arasına sıkıştırmış, uçarak gelmiş, bir ağaç dalının üstüne konmuş. Peyniri yemeye hazırlanmış. Tam o sırada açlıktan karnı zil çalan bir tilki dolanıyormuş orda. Peynirin kokusunu alınca ağzı sulanmış, iştahla dudaklarını şapırdatmış, karganın tünediği dalın altına gelmiş, demiş ki: “Günaydın karga kardeş, bugün ne kadar güzelsiniz. Tüyleriniz ne kadar parlak öyle. Eğer sesiniz de tüyleriniz kadar güzelse kimse boy ölçüşemez sizinle.” Hırsız karga bu sözlere öyle sevinmiş öyle sevinmiş ki sevincinden uçacakmış nerdeyse.
Tilki karganın sevindiğini görünce devam etmiş: “Lütfen bir şarkı söyler misiniz bana? Sesiniz de kendiniz kadar güzelse bu ormana kral olursunuz siz” Karga tünediği yerde dimdik durmuş. Sesinin güzelliğini göstermek üzere şarkı söylemeye hazırlanmış: “Gaagg!” diye koskocaman açmış gagasını. Gak der demez de gagasındaki peyniri yere düşürüvermiş. Kurnaz tilki bunu bekliyormuş zaten. Hemen peynirin üstüne atılmış göz açıp kapayana dek yutuvermiş peyniri. Sonrada aptal aptal kendisine bakmakta olan kargaya dönmüş: “Sana verdiğim bu dersi hiç unutma. Sen sen ol bir daha her yüze güleni, güzel sözler söyleyeni dost sanma. Dalkavuklar aptallara güzel sözler söyler böylece onların sırtından geçinirler. Verdiğim bu derse karşılık yitirdiğin peyniri çok görme bana. Bu derse değer doğrusu.” demiş…
Âgah olun da kendinizi altından koruyun erenlerim; zehiri hiçbir zaman teneke kadeh içinde sunmazlar. Biz masalı gene bir duaya bağlayalım evvel: Allah bizlere makyajla saklanan sahte yüzleri, kamufle edilerek süslü kaplarda sunulan zehir içecekleri ayırt etme feraseti, yeteneği, kabiliyeti versin, idrakimizi güçlendirsin.
Gelelim masalın bir başka okumasına… Zavallı kargalar, sadece çirkin değil, aynı zamanda aptaldırlar da. Tilkiler ise kurnaz, sinsi, uyanık ve çıkarcı.
Hadi bir şarkı söyle dostum!
Karga gaklar gaklamaz peyniri düşürür. Şarkı söylemenin bedeli, peyniri kaptırmaktır! Aldatılmak, kandırılmak. O halde şarkı söylemeyin, yoksa yiyeceğinizden olursunuz.
Oysa yazar şöyle bir ders vermeyi de deneyebilirdi: şarkımı söyledim ya keyfimce, peynirimden olduysam ne gam! Peynirini kaptırmaktan korkup şarkı söylemekten kaçınmak yerine şarkı söylemeyi yeğleyin; varsın olsun, bu arada peyniriniz elinizden alınsın, n’olur!?
La Fontain’e böyle dersler vermek yakışmazdı; bu nedenle o, saf çocuklara akıllı olmayı öğütledi: -Sakın açmayın ağzınızı; yoksa peynirinizden olursunuz!
Bizler de çokluk tilkiler karşısında açmadık ağzımızı; böylelikle titizlikle korumayı başardık peynirlerimizi. Peyniri kaptırmamayı, şarkı söylememeye yeğledik hayatımız boyunca. Bilemedik ki o bed sesimizle şarkı söylemeyi göze almadıkça/alamadıkça, peynire sahip olmanın bir anlamı kalmayacaktı hayatımızda. Aldatılmamak için, ne çağırdık, ne çığırdık, sadece sessiz sessiz peynir temin etmekle uğraştık; bütün vaktimizi temin ettiğimiz o peynirleri korumakla geçirdik.
Şahsen, şarkı söylediği için ölenlere değil, şarkı bile söyleyemeden ölenlere acırım; O halde ne çekiniyorsun dostum, hadi bir şarkı da sen söyle!
Buraya da bekleriz: Büyüklere Masallar I