Pek Aziz Dostlar,
Dilâ geldi yine eyyâm-ı mâtem / Bu rûz-ı bî-vefâda olma hurrem
Hemân hasretle kan ağla dem â dem / Muharremdir meded ey dil muharrem
– Hüzün ki en çok yakışandır bize…
Madem mah-ı Muharremdir zaman mersiyeler, maktel-i Hüseyinler okunsun
Yara derin, muhabbet kanamalarından göze nem, gönle elem dokunsun …
Bu mateme aşina gönüllere ikram eylediğimiz mânayı imkan ve iktidarımız nispetince sizlerle paylaşırken biz dahi bu güzelliklerden bu hüzünden hisseyab olmak dileriz.
Malum âliniz mersiye bir kimsenin vefatı üzerinde duyulan üzüntüyü beyan amacıyla yazılan manzum eserdir. Maktel ise sadece şah-ı Kerbala’ya duyulan derin hüznün, matemin sesidir. Mersiyelerdeki hususiyeti aksettirebilmek için şairin mersiye yazdığ kişiyi, canı gönülden sevmesi gerekir, gönülden yanması gerekir ki mersiyesi yakıcı olsun, kuru olmasın. Tahir’ül Mevlevi o kıvama ermemiş şairler için söylemiş olsa gerek:
“Biçare şair asla tanımadığı merhumun meziyat-ı güzidesinden bahseder. Ve ruhi mağfurunu cennete sokacağım diye fisebillah uğraşır durur. Kabir taşları gibi soğuk bir kaç beyit yazabilirse meyyitin velisine tutuşturup elinden yakasını kurtarır.”
Medeniyetimizin seslerinin kadim tarihine baktığımızda Muharrem münasebetiyle mevlid de okutulduğunu görüyoruz. Cumhuriyet öncesine kadar Anadolu’nun bazı şehirlerinde devam eden bu geleneğin XVI. yüzyıla kadar götürülebileceği Hâşimî divanındaki, “Şeb-i âşûrâda mevlid okunup tevhid olunduğudur” başlıklı bir tarih manzumesinden anlaşılmaktadır. Namazdan sonra meydanda iki sıra halinde toplanan cemaatin arasında sebilciler, mersiye ve ilâhiler okuyarak su dağıtırdı. Cemaat, Hz. Hüseyin’in hâtırasına hürmeten içinde Esmâ-i hüsnâ ve Yasin sûresinin yazılı olduğu bakır taslarla dağıtılan sudan birer yudum alırdı. Muharrem ayında tekkelerde yapılan zikirlerde okunmak üzere Muharrem ilâhileri adıyla pek çok eser bestelenmiştir. Kerbelâ şehidleri için su dağıtan sebilcilerin mersiye, kaside ve Muharrem ilâhileri okuyarak dolaştıkları bilinmektedir. Son yılların tanınmış zâkirlerinden Hüseyin Sebilci bunlardandır.
Günümüz mersiye ve maktel-i Hüseyin okumalarına mütevazı bir katkı olsun diye biz de 182. mestmp3 olarak, Aşk ikliminin bülbülü Hüseyin Sebilci merhumun tek vârisi Kadim kültürümüzde mersiye geleneğimizin yegane temsilcisi Hafız Celal Yılmaz’dan bir mersiye yayınlıyoruz. Ehl-i Beyt-i Mustafa yakınlığına, Ehl-i Tevhid idrakine vesile olsun niyetiyle aşk u niyaz eyleriz.
Peki ya Gazze?
Habil ve Kabil ile sembolize edilen Hak ve Batıl savaşı insanlığın ilk devrinde başladığına göre kıyamete dek sürecektir.Zulüm her devirde vardı; daha dün Irak’da, Bosna’da, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Doğu Türkistan’da şehit düşen canları ne çabuk unuttuk. Peki ya coğrafya olarak uzak diye uzak kaldığımız Filipinler, Somali, Sri Lanka, Moro, Keşmir deki mazlum halklardan haberimiz var m’ola?
Boykot, dua, ayni ve nakdi yardımlar,
yüreğim sızlıyor dedeciğim ne yapmalı?
Hepsi boynunun borcu lakin hiçbiri zulme mâni olmaya yetmez. Herkesin gönlünü bu işe razı olmayacak hale getirmek gerek lazım. Tevhid ehli nesiller yetiştirmek gerek, tevhidi, vahdeti kelimeden hâle ve hayata taklitten tahkike çevirmedikçe daha pek çok can şehid olmaya devam edecektir.
Mevlam bizlere hakiki tevhidi nasib eylesin,
bizleri tevhide hazır hale getirecek
ariflerin sohbetleriyle rızıklandırsın.
Ehl-i Vahdete vasıl olduğumuzda bu nev’i zulumler azalacak
adalet, ilim ve irfan böylece gelecektir.
Hak ve batıl savaşı bitmez; Mevlam bizi haktan yana olanlardan eylesin,
Sunni gündemlerden sıyrılıp, hâkiki derdimizle dertlenmeyi nasip eylesin!
Vakt-i şerif, Cuma, Muharrem, ömür ve şahsiyetlerimiz,
ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola,
Aşkullah, Muhabbettullah, Marifetullah,
Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola
Şefaat û nebi cümlemize nasib ola efendim
Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin
Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da
huzur bulasınız efendim