Vuslatının 738. sene-i devriyesinde Hazret-i Pir-i Destgir-i münir-i Mevlânâ, masivâ perdesini aralayıp en yüce vuslat huzurunda… Aziz hatırasını yâd eyleyip Fatiha ihsan kılanlara aşk olsun, aşk bulsun ya huu
Ey nefha-i nây-ı Kibriyâ Mevlânâ
Sûz-ı dil-i ihvân-ı safâ Mevlânâ
Maksûd bize nây u nevâdan sensin
Âvâze-i Hak, bang-i Hudâ Mevlânâ
Aşk ocağında cân olası can,
Gül beslediğiniz gönle düşürene aşk olsun… Sizlere karşı da mahcubuz kaç zamandır hamuş olduk lakin sevgilinin hayaliyle, yarı meczub dolaştığımız günlerin üstüne bir sakin ol çağrısı eriştiğinden beri şifamız sükut oldu…
Bi’l vesile Şeb-i arusunun dahi Hazreti pirin himem-i aliyyelerine sayebân, numune-i imtisal olan hayat-ı memat-ı güzidelerine namzet olmaklığımıza da vesile kılınmasını niyaz ederiz, aşk verilen ocaktan aşk dileniriz.
Ey geleceğinden şüphe olmayan günde cümle canları toplayacak olan Mevlam, fakirini de Hazret-i Pir Muhammed Celeladdin (ks) Efendimiz’e sema’ kapısından vâsıl eyle, himmetine, hizmetine lâyık eyle, sırr-i ilahisine âşina eyle ya huu…
Cümle dertlerin tabibi olan Mevlam, şu yaralı canlara da aşk kapılarını açıp mağfiretiyle misilsiz şifalar ihsan eylesin de iltimas edip cilalanalım ve ta böylece huzur bulalım ya huu…
-Der-Medh-i Hazret-i Mevlânâ Kuddise Sırruhu’l-fettah
Sırr-ı aşkın dile etsin te’sîr
Meded et bendene yâ Hazret-i Pîr
Dil-i vîrânemi eyle ta‘mîr
Meded et bendene yâ Hazret-i Pîr
Şâh-ı aşkın dile etdikde cülûs
Cesedim oldu misâl-i fânûs
Kereminden beni itme me’yûs
Meded et bendene yâ Hazret-i Pîr
Cürmüm andıkça hele sultânım
Dem-be-dem arşa çıkar efgânım
Sen bağışla kerem et isyânım
Meded et bendene yâ Hazret-i Pîr
Câna kâr eyledi nâr-ı firkât
Firkatin çekmeye yokdur tâkat
Hâlime eyle nigâh-ı şefkât
Meded et bendene yâ Hazret-i Pîr
Eser-i aşkın ile şems ü kamer
Hep semâ’ın gibi devrân eyler
Merhamet senden olur eyle nazar
Meded et bendene yâ Hazret-i Pîr
Dîdeme hâk-i rehin et Hünkâr
Tutîyâ olduğuna şüphe mi var
Nâleler etmededir bu dîl-i zâr
Meded et bendene yâ Hazret-i Pîr
Gülmemiştir geleli dünyâya
Merhamet eyle kulun Leylâ’ya
Yüzü akıyla götür ukbâya
Meded et bendene yâ Hazret-i Pîr
Ey hazinenin üzerinde oturduğu halde dilencilikten ölen! Bu dünya, bir ağaç. Biz de bu âlemde yarı ham, yarı olmuş meyvelere benzeriz. Ham meyveler dala iyice yapışır. Oradan kolaykolay kopmazlar. Çünkü ham meyve, köşke, saraya lâyık değildir. Bu dünyadan başka bir hayat tanımayanlar da o ham meyve gibidirler. Dünyadan ayrılmak istemezler. Çünkü, sultanın sarayına, yani yüce Allah’ın cennetine çıkacak ne yüzleri, ne de olgunlukları vardır.
[Hz. Pir Mevlana]
Kendini beden hapishanesine hapsetmiş, gönül kuşunu beden kafesinde mahpus etmiş, ten ve dünyaperestlerin korkunç tasvirlerine inat Hz. Pir’in Hz. Azrail’e hitabı, hitam-ı misk olsun:
Pişiter â pişiterâ ey cân-ı men
Peyk-i der-i Hazret-i sultanı men
Beri gel biraz daha beri gel, Ey benim canımı hakiki sevgiliye götürecek olan sevgili daha beri gel
افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ
… Sana buyurulanı yap. İnşallah; sen beni sabredenlerden bulacaksın.
[Sâffât, 102]
Zemzem ile midür gül-âb ile mi bilmediler
Ney ile yıkayalum Hazret-i Mevlânâyı
Bedeninde kuru can taşıyanlar değil, şol can içre gönül taşıyanlarla, niyazımız o dur ki: Gönlümüzden gözümüze akan, halimizden ömrümüze sızan, söz olup âteşin bırakan aşk olsun yahuu, aşk bir durak menzil vuslat ise Mevlam bizi sevdiklerinden ve bizi kendinden ayrı komasın, vuslata erdirsin ya huu