Eğer bir gün “O” geliverirse

O’nu gözleyene,
Oysa, sen onların içlerinde iken Allah onlara azab etmez. Onlar bağışlanma dilerlerken de elbette Allah azab edecek değildir. [Enfâl:33]  

Ya topla yaralı kırlangıçları
Ya da bu vefâsız şarkıyı bitir!…

Eğer bir gün Peygamber ziyaretimize gelse, yalnızca bir kaç günlüğüne… Aniden çalsa kapımızı, doğrusu merak ediyorum neler yapacağımızı… Ama biliyorum böylesi şerefli bir konuğa evimizin en güzel odasını açacağımızı, yemeklerimizin en iyisini sunacağımızı ve inandırmaya çalışacağımızı, O’nu evimizde görmekten dolayı duyduğumuz hazzı…

Ama söyleyin bana, Peygamberi evinize doğru gelirken gördüğünüzde, onu kapıda mı karşılayacaksınız yoksa onu içeriğe davet etmeden önce o sabah aldığınız gazeteleri dergileri çabucak toplayıp kanepenin altına mı atacaksınız. Peki, açık mı bırakacaksınız pembe dizi oynayan televizyonunuzu.

Kim bilir belki de ağzımızdan hiç çıkmamış olmasını dilerdik gün içinde ediverdiğimiz bir sürü yalanın ve hakaretin. Peki ya kasetlerimizi, hızlı müziklerimizi, yeni çıkan starların son albümlerini de ortalıktan kaldıracak mıyız bir çırpıda. Belki de onların yerine yıllardı raflarda boynu bükük bekleyen kitaplardan mı serpiştireceğiz ortalığa.

Peki, hemen evimize girmesine izin verecek miyiz yoksa ne olur bir dakika diye yalvararak kapıda hangisini kaldırayım, neyi yok edeyim nasıl gizleyeyim diye koşuşturacak mıyız evimizin içinde bin bir telaşla.

Merak ediyorum eğer Peygamber bir kaç günlüğüne bizimle birlikte yaşasa yapmaya devam eder miyiz her zaman yaptığımız işleri. Mesela götürebilecek miyiz yanımızda her gittiğimiz mekâna, O’nu da? Tanıştırmaktan onur duyacak mıyız, en yakın arkadaşlarımızla? Şöyle diyelim ya da, O gelince bir kaç günlüğüne değişmeli mi planlarımız ve hayatımız?

Şimdi söyleyelim birbirimize açık yüreklilikle, kalmasını ister miyiz hayatımızın sonuna kadar bizimle yoksa rahat bir nefes mi alırız, ziyareti bitip çabucak gidiverdiğinde?

Gerçekten bilmek ilginç olabilirdi değil mi? Eğer bir gün peygamber aniden ziyaretimize gelse, yapacağımız şeyleri?

… Onca günahlarımıza, bize yakışmayan kusurlarımıza rağmen, Senin büyüklüğün kadar büyüttük umutlarımızı. Dağlar kadar günahlarımız olsa da Sen kadar umutlarımız var. Sen olmasaydın eğer, taşlardan daha katı yüreğimizde hiç yeşerir miydi yepyeni umutlarımız! Kabul eder misin bizi Efendim, ashabının kıtmiri olarak?

Zira Efendim, “Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım” diyerek başımızı koyduğumuz olmuştur yastığa, tutunduğumuz an olmuştur düşlere. Ne olur;

“Gel ey Muhammed (sav) bahardır
Dudaklar ardında saklı
Aminlerimiz vardır
Hac’dan döner gibi gel
Mirac’dan iner gibi gel
Bekliyoruz yıllardır”