Niyâzî-i Mısrî (ks) Hazretleri’nin, İmam Bûsîrî’nin, Kasîde-i Bürde adıyla meşhur olmuş kasidesi üzerine Arapça olarak nazm ettiği tesbî’idir. (Tesbî: ikili beyti beş mısra ilave ile yedi mısraya çıkarmak)
Allah’ın Resulü sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:
Sâdık rüya, nübüvvetin kırk altı şu’besinden bir şu’bedir. Bu da müminlerin nübüvvetten nasipleridir. [Buhârî, K. Ta’bîr, 2101]
Fakir der ki içimden geçiyordu ki, İmam Busîrî kaddese’llâhü sırrahu’l azîzin Kaside-i Bürde’sini tahmis(ikili beyti üç mısra ilave ile beş mısraya çıkarmak) veya tesbi edeyim. Ve her beytin başında Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin ismini getireyim. İstidadım olmadığı için buna muvaffak olamadım. Ne kadar çalıştımsa güçlük çektim, ağır geldi, uzun zaman sadece birkaç beyitten fazla bir şey yazamadım. Bu yazdıklarımı da beğenmiyordum. Fakat bu düşünceyi de kalbimden çıkaramadım. Benim âlim, sâlih bir ihvanım vardı. Ona içimdeki bu iştiyakı, fakat bunu gerçekleştirmeye muvaffak olamadığımı söyledim.
Bana: “Sahibinden yani Allah’ın Resulü’nden(sav) izin aldın mı?” dedi. “Hayır” dedim. “İşte içine doğmayışının sebebi budur. Bunu Hz. Resul Aleyhisselam’dan sor.” dedi. Sanki ben uyuyordum da o kardeşim bu öğüdüyle beni uykudan uyandırdı. Birkaç gece Resul Aleyhisselam’ın sırrına yalvararak, niyaz ederek kerem denizinden fakiri boş çevirmesin diyerek iltica ettim. Bin yetmiş beş senesi Muharremü’l-Haram’ının ikinci onunda Bursa’da Resulüllah’ın mübarek yüzünü görmek şerefine nail oldum.
Rasülüllah sallallâhü aleyhi ve sellem bana arkadaşlarından birini göndermiş. Kendisi şark tarafından garp tarafına geçiyormuş. Bana dedi ki: Rasülüllah sallallâhü aleyhi ve sellem sana diyor ki: “Beyaz at bizden ayrıldı, arkamızdaki otlakta kaldı. Onu alsın, bize getirsin.” O gelen zat, bana atın nerede bulunduğunu ve oraya gidilecek yolu gösterdi. “Rasülüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin sözü başım üstüne” dedim. Hemen ata koştum ve onu denilen yerde buldum. Yularını elime aldım, çabuk sürdüm, Rasülüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretlerine yetiştirdim. Yanında yedi kişi vardı. Bir dağın eteğinde, nehir kenarında, bir ağaç gölgesinde konaklamışlardı. Aralarında Rasülüllah sallallâhü aleyhi ve sellemde bulunuyordu. Baktım namaz kılıyorlar. Ben yetişinceye kadar namazlarını bitirdiler. Resul-i Ekrem’e kavuşunca sabrım tükendi, utanmayı bir yana bıraktım, hemen boynuna sarıldım, öptüm, Rasülüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin iki dudağını emdim. Ben mübarek dudaklarını öptüğüm sırada:
“İşte bu, ilimler ma denidir; bu, bilgiler kaynağıdır; bu, Allah’ın vahiy hazinesidir.” diyordum. Rasülüllah sallallâhü aleyhi ve sellem beni bir müddet bundan menetmedi sonra bana:
“Namaz kıldın mı?” buyurdu. “Hayır, ya Resulallah.” dedim. “İşte su dedi, abdest al ve namaz kıl.” “Baş üstüne” dedim. Namaz kılmak için abdest almaya başlayınca ferahımdan sevinç ve ağlama ile tatlı bir şekilde uyandım. Derhal tesbi’e başladım. O gün otuz yedi beytin tesbi’i mümkün oldu. Ertesi gün kırk beyit tesbi ettim. Hâsılı on gün içinde bitti. Yüce Allah’a hamdolsun. Allah ve Resulü daha iyi bilir, rü yanın tabiri bu idi:
Ameller sahibinin bineğidir. Onu isteğine ulaştırır. Tasnifler ve diğer hayırlı işler de böyle (sahibinin bineği)dir. Demek at Kaside-i Bürde idi, onu Allah’ın Resulüne götürmemiz için bize olan emir, onu, Muhammed Aleyhisselam’ın ismine kavuşturmaya işaret idi. Çünkü isim, ehl-i hakikat indinde müsemmanın kendisidir. Onların yedi kişi olmaları da tesbi’e işaret idi. Abdest almakla emir ise, tesbi’e başlama emrine işaret idi. Vefatından sonra, kardeşlerimden bu ru’yayı, Tesbi’i Muhammedi’nin başına yazmalarını rica ederim.
Bismillâhirrahmânirrahîm
BİRİNCİ BÖLÜM:
RASÛLÜLLAH SALLALLÂHÜ ALEYHİ VE SELLEME ÂŞIK OLMA HAKKINDA
1.
Muhammed (sav) açık deliller ve hikmetlerle geldi,
Uyararak hem de müjdeleyerek insanlığı,
Haberler getirerek eskilerin zamanından,
Aktarıp Harem-i Şerif’deki* dostların hallerini,
Onun acısıyla kıvranan kalbime dedim ki:
Selem’deki* komşuları* hatırladığından mı,
Karıştırdın gözlerden akan kana gözyaşını?
*Harem: Burada Allah Teâlâ katındaki kutsal yerler.
*Selem: Âşıkların tavaf ettiği makam
*Komşuları: Hakikat-i Muhammediyenin halleri
2.
Muhammed (sav) gönülleri tutuşturdu aşkının ateşiyle,
Sağanak yağmurlarda bile sönmez hiç ateşi,
Güvenmediğim nefsime sordum: Ey Nefsim!
Kalbine hükmeden şiddetli sevgisi miydi?
Yoksa duyduğun özleminin hüznü müdür seni yönelten?
Ya da Medine yönünden bir yel mi esti?
Yoksa karanlık gecede İdam Dağı’ndan* şimşek mi çaktı?
*İdam: Medine civarındaki bir dağın adıdır. İdam’da şimşek çakmaya başlayınca, Medine’ye yağmur yağmaya başlar.
3.
Muhammed’in (sav) aşkıyla tazelendi yüreğim,
Görmüyorum kalbimin artık başkasına meylettiğini,
Lakin kalbim bu sevgiyi gizlemede haddini aştı,
Dedim ki, ciğer delen sevgiyi inkâr etmektesin,
Eğer düşünürsen sevginin yeşermeyeceğini,
Ne oldu gözlerine ağlama dedikçe coşmakta,
“Ne oldu” dediğinde gönlün gamı, kederi artmakta.
4.
Muhammed’in (sav) aşkı seveninde alazlanır,
Onun için âşık sevda acısına katlanır,
Zannetme ki âşık sevdasını saklayabilir,
Gözyaşları sel olur, hasta düşer bedeni,
Gizli mi kalırmış hali, gönlünde derdi olanın?
Hangi âşık sevdasının gizli kalacağını zanneder?
Döktüğü gözyaşıyla tutuşan kalp arasında.
5.
Muhammed (sav) Allah’ın kulları ve rasülleri içinde en hayırlısıdır.
O’nun dini, bütün inançların hükmünü ve tabuları kaldırdı.
Ey beni kınayan! El çek artık kınayıp azarlamaktan
Boş lafa ne hacet hakikat gün yüzüne çıktı.
Heyhat yaralı kalp, sevgini gizlemektesin,
Şayet bu sevda olmasaydı viranelerde ağlamazdın,
Ne de Bân ağacını* ve Âlem Dağını* yâd ederek uykusuz kalmazdın.
* Ban Ağacı: Hicaz bölgesinde bulunan ve çok güzel kokan bir ağacın adıdır. Bu ağaç Hz. Musa aleyhisselâma tecelli olan ağaçtan istiaredir.
* Âlem Dağı: Tur dağıdır. Çünkü burada Allah Teâlâ’nın tecelli ettiği yerdir. Hicretteki Sevr mağarası düşünenlerde olsa da Tur Dağı daha tecelliyattaki şöhreti daha fazladır. Ayrıca ağacın beraber zikredilmesi de buna işaret etmektedir.
6.
Muhammed’in (sav) karanlıkta da görünür delilleri,
Karanlıklar yok oldu, vahiy güneşi doğunca,
O’nu sevdiğimden beri yandı aşkın ateşi,
Ve terk etti nefsim arzuladığı her şeyi,
Aşktan dolayıdır ki üzerinde sevgi emareleri belirdi,
Nasıl inkâr edebilirsin aşkını,
Şahid iken gözyaşın ve solgun benzin…
7.
Muhammed’in (sav) temiz ve soylu ailesi güvencemizdir,
Bütün şerefli ashabı bizi kemale erdirendir.
Torunları* Me’vâ* cennetinde önderlerimizdir,
Aşikardır imanımızda onlara* olan sevgimiz,
Muhakkak onlara zulmeden* ettiğini çekecektir.
Aşk ateşi iki yanağa kırmızı sarı bir çizgi çekti,
Yanaklarına senin sarı kırmızı* bir gül misali
*Torunları: Hz. Hasan ve Hüseyin aleyhimesselâm
*Me’vâ: Şehitlerin ve takva sahiplerinin ruhlarının barındığı cennet
*Onlar: Hz. Hasan ve Hüseyin aleyhimesselâm
*Zulmeden: Yezid ve tabiileri
* Sarı gül içinde yanan aşk ateşinin, kırmızı gül ise kanlı gözyaşının işaretleridir.
8.
Muhammed’in (sav) hayali vallahi beni telaşlandırdı,
Yanaklarıma akan gözyaşlarım beni boğuyor,
Dedim ki; sabrım tükenip izi içimde kalmadığında,
Dallardaki yaprakların hışırtısı beni aşka getirdi,
En acı sözlerle kınayan, yakmıştır beni
Sevgilimin hayali beni uykumdan uyandırdı da,
Sevgim dünyevi zevkleri, ıstırapla def eyledi.
9.
Muhammed (sav) geceleyin bir ay parçası gibi görünür
O gece insanların yüzleri aydınlandı,
Hakikat için o hidayet güneşi parladı,
Güneşi kararınca* dünyayı da üzüntüler sardı,
Bırakın beni, yakıyor içimdeki hüznün ateşi,
Ey Uzrî* aşkımdan dolayı beni aşağılayan!
Senin insafın olsaydı, kınamazdın beni.
* Güneş kararınca: Rasülüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Hakk’a yürüyünce
* Uzre kabilesi: Yemen’de aşk ve muhabbetleriyle tanınmış ve bu konudaki hikâyeleri her tarafa yayılmış bir kabiledir.
10.
Muhammed’in (sav) sırrı bir haberle ortaya çıktığında,
Korkunun ateşiyle göğsümdeki canım tutuştu,
O’na olan aşkım yüzünden, kaybetmişken aklımı
Gece vakti kınayanın lafları âşığı eleştirir,
Dedim ki: Hayır, hayır kader ve hükmünü kınama,
Hâlimi artık öğrendin sırrım gizli kalmadı,
Koğucular da bilir, bitmeyecektir ıstırabım.
11.
Muhammed (sav)’in aşkı taht kurar yürekte,
Aşık ferman dinlemez, nasihatle aşkı dinmez.
Ey gizli başlayan bir aşkın kınayıcısı,
Bırak âşığı kınayan iflah olmayacak,
Kendi hâline bırak bu genci; sevgisinden vazgeçecek değil,
Nasihatle boğdun beni, lakin kulaklarım bunlara sağır,
Zira azarlayanı, methedeni duyamaz ki âşık.
12.
Muhammed’in (sav) sırrı, gizliden bana nasihat vermekte,
Rabbim güzellik yolu ile vuslat yönü göstermekte,
Kendimde değilim kovuyor gibi bana nasihat etme,
Âşığın gönlü, kınayanları dinleyemez ki,
Sevgiliye vuslat, aşığın son dileğidir,
Ak saçların öğüdünü töhmettir deyip kabul etmedim,
Oysa öğüt verirken suçlamaktan uzaktır ihtiyar.
Devam edecek inşallah…